Onu her dinlediğimde İslam tarihinin cesur yüreklilerinden Ebu Zer’in feryadını hissederdim. Akıcı ve mantıklı konuşmasını bilgi ile sunarken fincancıların katırlarını ürküttüğünün farkındaydı.
Bir varmış bir yokmuş, çocukların derdi çokmuş. Çünkü ormanda yaşayan çocukların hiçbirinin babaannesi ananesi yokmuş. Bu yüzden çocuklar mahsun ve üzgünmüş. Hepsi masal dinleme arzusu ile yanıyorlarmış. O aralar ormana dışarıdan bir aile taşınmış. Herkes merak içindeymiş bu taşınanlar kim diye. Meraklı komşu yeni komşusuyla tanışmak istiyormuş, erken davranan Serçe Melahat komşunun evine gitmeye karar vermiş. Ormandan bir demet kır çiçeği toplamış. Demeti gagasına alarak komşunun kapısına bırakmış ve kapıyı çalmış. İçeriden bir cevap gelmiş; -Kapı açık girin!
DADAŞ, MANAV, TAHTACI, KIVIRCIK, AZERİ, YÖRÜK ve GACAL gibi… Bunların hepsi de aslında Türk. Başkaları tarafından oluşturulan bu tanımlar, zamanla öne çıkıyor ve adlandırılmış oluyor.
Terörün bir parlayıp bir söndüğü/söndürüldüğü zamanlardaydı. Fakültede, bir ders arası, hoca arkadaşlarla sohbet ediyorduk.
Dün akşam başlayan kar yağışı aralıksız devam etti. Erzurum kendini hatırlatan kimliğine bürünürken, içimizi garip bir sevinç kapladı.
O kadarrr! Hikmetinden sual olunmaz âdet ve faâliyetleriyle TDK bizi ters köşe yapmaya devâm ediyor.
Güney Afrika Cumhuriyeti‘nin Birleşmiş Milletler Örgütü’nün en yüksek yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı “UAD“ na 29 Aralık 2023‘te İsrail’in 1948 tarihli BM Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi‘ni ihlal ettiği, cezalandırılması gerektiği ve durumun aciliyeti sebebiyle ihtiyati tedbir alınması isteğiyle Lahey’de açtığı davaya ilişkin “ara karar” 26 Ocak‘ta açıklandı; kararda İsrail’in davanın düşürülmesi talebi reddedilerek İsrail’in saldırılarına maruz kalan Gazzelilerin sözleşmenin 2. Maddesindeki “korunan grup” tanımını karşıladığı, Gazze’deki “felaket” boyutuna varan insani durumun “acil tehlike“ olduğu belirtildi; İsrail’in Soykırımı engellemek için etkili önlemler almasına, bunlara ilişkin UAD’na bir ay içerisinde rapor vermesi istendi; soykırım yapıldığı anlamına gelen önemli bulgular ve görüntüler bulunduğundan davanın esastan görüşülmesine ( 15/2 oyla ) hükmedildi.
Bir varmış bir yokmuş, masal diyarında masal çokmuş. Bakalım bugünkü masalımız ne anlatıyor. Masal diyarındaki mutluluk ormanında, ormanın tam ortasındaki meydanda bir inşaat karmaşası sürmekteymiş. Ne yapıldığı konusunda muhtelif dikkat varmış. Orman sakinlerinin bir kısmı alışveriş merkezi bir kısmı kapalı oyun parkı başka bir kısmı da okul diye konuşuyorlarmış.
Bin üçyüzlü yılların sonlarında; biri Anadolu’da, diğeri Türkistan’da, Türk kökenli iki hükümdar cihana, tek başına hükmedebilmek için çalışıyordu.
Küresel ısınmanın etkisiyle meydana gelen iklim değişikliklerinden olsa gerek, son birkaç yıldır Erzurum’a kar gecikmeli olarak yağıyor.
En önemli iki anayasal organımız olan Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasında yaşanan yetki krizi çözülebilmiş değil. Yargıtay Başkanı bunun “yorumlama farkından“kaynaklandığını söyledi; oysa Anayasamız iki yüksek yargı organı arasında anlaşmazlık çıkması halinde hangisinin yetkili olduğunu yoruma gerek kalmadan açıkça gösteriyor.
İster ekonomik ister siyasal, isterse kültürel olsun, hayatın her boyutunda, bütün kurum ve kuruluşlarda, iyi daha iyinin yolunu keser. Oysa her alanda, her kurumun, her kuruluşun, gelen yılının geçen yılından daha iyi olmasını sağlayacak stratejiler, izlemesinin önünde hiçbir engel yoktur. Kurum ve kuruluşların ulaştıkları başarı düzeylerinin kalıcı olabilmesi, iki yıllarının birbirinden farklı kılacak stratejiler geliştirmelerine bağlıdır.
"İnsanda bir şeyin gerçeğini ve anlamını sezen, anlayıp kavrayan güç, gönül gözü, basîret..."
Okullarda karne dağıtımının ilk günüydü. Her zaman olduğu gibi yolumun üzerindeki dar gelirli vatandaşlarımızın yaşadığı sokaktan geçerken ellerinde karneleriyle tek başlarına evlerine giden öğrencilerle karşılaştım.
Şehrimizde sosyal olaylara, siyasete ilgisi olanların çoğunun bildiği, konuştuğu, danıştığı bir Bilge Adamdı, O 1983’de bir tanıdığının sağlık sorununu çözmek için geldiği çalıştığım İzmit SSK Hastanesinde tanışmıştık. Uzun boyu, mert fakat güler yüzü ve güven veren duruşu ile çok kolay ilişki kurulabilen ve konuşulabilen birisi idi. Daha sonra sosyal olaylara bakışımız, ülke ve toplum meselelerine yaklaşımımızdaki benzerlikler tanışıklığımızı dostluğa dönüştürmüştü.
Tasarruf; genel anlamıyla yarınlarımız için gerekli olan ve elimizde mevcut bulunan kaynakların idâreli kullanılmasıdır. Bir başka ifâdeyle; Kullanımımız altında bulunan kaynakların yarınlarda gerekli olacak kısmının bu günden tüketilmemesidir. Bu prensiple hareket etmek; Tasarruflu Yaşamak ’tır.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in geçen hafta valilerle yaptığı toplantıdaki sözleri Türkiye’nin sorunları üzerinde düşünme ihtiyacı duyan herkesi özellikle ülkeyi yönetenleri ilgilendirecek nitelikte çok önemli ve anlamlı bir mesajdır, Şimşek şöyle diyor: “Bir ülkede iki tür denge aranır; içerideki ve dışarıdaki denge. Dışarıdaki denge döviz dengesi yani cari açık. İçerideki denge bütçe dengesi birisi açık verirse bu yönetilemez. Dünyada hiçbir ülke yönetemez, Türkiye de yönetemez. Türkiye’de şu anda her iki açık yüksek .“
İlk Türk astronot Alper Gezeravcı uzay yolculuğuna çıktı.
Siyasette seçtiğiniz yöntem doğru olabilir. Ancak uygulamaya geçtiğinizde, yönteminizi sükûnet üzerine kurarsanız, asil bir görüntü kazanırsınız. Hep savaş hali sertliğinde davranırsanız yıpranırsınız, çevrenizi de yıpratırsınız... Savaş içinde bile, mevziler arası takasları unutmamalı… Çanakkale Savaşındaki örnekleri düşünün…
Çocukken sığındığım ana kucağı bana acıların geçtiği ağrıların hafiflediği güvenli bir korunak sayılırdı. İlk güven duygusu bende buydu. Annemin o güzel mis kokusu beni her şeyinden koruyan yer gibiydi. Bunun için ben hala canım yanınca off anam diye yaygara koparırım. Çocukken benim için en güvenli yer ailemin yanıydı.