Söyle bakalım, sen bir "organizma" olabildin mi? Kısaca, sen "ayrı ayrı organlar ile hayalî olaylarını devam ettirebilen herhangi bir canlı varlık" mısın? Ne, sen oradaki "hayalî olaylar" meselesine mi takıldın şimdi?
RİT (Resmî İkāmeli Türkçe) politikasının Türkçeyi düşürdüğü hâllerden biri, zâten Türkçe olan kelimelerin yerini de "öz Türkçe" sözlerin almasıdır. Nitekim öz Türkçecilik (!) hareketi en çok Arapça-Farsça asıllı kelimeleri hedef aldı ama doğrudan Türkçe olan yüzlerce kelime de 1930'lu senelerden beri süren bu RİT salvosunda isâbet aldı.
"Bilimsel" olmanın dibini sıyırma yarışında doping yemiş atlara fark atan akademisyenler kusura bakmasın lütfen!
O kadarrr! Hikmetinden sual olunmaz âdet ve faâliyetleriyle TDK bizi ters köşe yapmaya devâm ediyor.
"İnsanda bir şeyin gerçeğini ve anlamını sezen, anlayıp kavrayan güç, gönül gözü, basîret..."
Türkiye'de hiçbir değişiklik kimseyi şaşırtmıyor. Türkçedeki değişiklik de...
Şu lâfa bakın: "Türkçe onun (Mehmed Âkif'in) kaleminde en sâde ve bununla berâber en beliğ bir şiir dili olmuştur..."
Akşemseddin tarafından yazılan "Mâddetü'l-Hayât" adlı eserin asıl metni, Latinize edilmiş şekli ve günümüz Türkçesine aktarılmış biçimi, Sağlık Bilimleri Üniversitesi tarafından neşredilmiş.
Resmî lügatimizde "dirlik mayası" neden bulunmuyor? "Birlikte dirlik etmek" kadar güzel bir tâbiri kabul etmeyen resmî lügatte "dirlik mayası" ne arar?
"Seyyid" diye tanınan veyâ tanıtılan ne çok kişi var, mâşallah! Bunların gerçeğini sahtesinden ayırt etmek bugün çok zor. Velâkin işte tam bu noktada dur! Dur ve bana kulak ver.
Yunus Emre Enstitüsü tarafından hazırlanmış olan Yunus Emre Dîvânı'nı okuyorum.
RİT'in Türkçeyi düşürdüğü hâllerden biri, normal Türkçe kelimelerin yerini de "öz Türkçe" sözlerin almasıdır.
(Dikkat: Bu öz Türkçe sözler bir akademik makāle başlığı değildir; fakat akademisyen veyâ entel görünmek isteyenler tarafından kopyalanıp kullanılabilir.)
(Dikkat: Bu bir akademik makāle başlığı falan değildir.)
[Bu RİT (Resmî İkāmeli Türkçe) bana öyle ilhamlar veriyor ki yukarıdaki serlevha aruzun kanatlarıyla geldi.]
Tamam, kabul ediyorum: TDK'nın yalnızca kusur ve yanlışlarını söylemek olmaz.
Hak getire... Peki, TDK lügatinde bile yazmayan "hazırbulunuşluk" gibi ıvır zıvır şeylere sen neden takılıyorsun ki?
Hâlid Ziya Uşaklıgil'in ettiği şu lâfa bakın: "Hiçbir millette hiçbir münevver genç yoktur ki kendi lisânının geçmişine vâkıf olmasın." Pehpeh, ne ipe sapa gelmez bir lakırtı!..
"Dershane" mi doğruymuş, yoksa "dersane" mi? Aman, takıldığın şeye bak! Bak, bizim pratik, atik ve sempatik Türkçe hocaları sihirli bir formül (!) bulmuşlar: A harfi ile biten kelimelere "-ne", A harfi ile bitmeyenlere "-hane" gelirmiş...
1974 model "Yazın Terimleri Sözlüğü"nü -sanki bir matahmış gibi- sitene taşıyıp milyonlara sunuyorsun.