Yazmak gizemli bir mıknatıs gibi, her yazarı kendine çekmiştir. Onlarca sayfa okunmadan, bir sayfa yazılmaz. Güçlü bir yazar hem konuşurken hem yazarken sözü gereğinden fazla uzatmaz. O konuyu dağıtmadan, anlatmak istediğini, yalın bir dille anlatır. Onun yazdıklarında ne bir cümle eksik ne bir cümle fazladır.
Sayın Başvekil, Hem Türkçü, hem de başvekil olduğunuz için size bu açık mektubu yazıyorum. Yalnız başvekil olsaydınız bunları yazmak emeğine katlanmazdım. Çünkü Türkçü olmayan bir başvekile hitap etmenin ne kadar boş olduğunu bilirim. Yalnız bir Türkçü olsaydınız yine yazmaya lüzum görmezdim. Çünkü faydasız kalacak olduktan sonra, sizden daha eski Türkçülerle yurdun dertlerini her zaman konuşabilirim. Fakat Türkçü olarak idâre mekanizmasının başında olduğunuz için sizinle konuşmaktan faydalar doğabileceğine inanıyor, onun için size hitap ediyorum.
27 Mayıs 1960 ihtilali üzerinden tam 60 yıl geçti. Bu tarih Türk demokrasi hayatına vurulan bir darbe olarak kayıtlara geçti.27 Mayıs 1960 ihtilali sonrasında kurulan ve adına Yüksek Adalet Divanı denilen; ama yargılama usulleri bakımından “ Ortaçağ engizisyon mahkemelerini” aratmayan bu yargılamalar Türk tarihine kara bir leke olarak yazılmıştır.
Bu sorunun cevabı aslında çok kolay; arada bir mani olmasa elbette kolay. Türk kişilerinin düşünce ve bilinçlerini esir alan husus açıklanmadan verilecek cevap tam olarak anlaşılmaz, aksine yanlış bile anlaşılabilir.
Sultan İkinci Mehmed Han, daha ilk hükümdarlığı sırasında, İstanbul’u fethetmeyi kararlaştırmıştı. Târihin en önemli cihan devleti, bu kararın uygulanmasıyla şekillendi.
Mustafa Kemal Atatürk ve TBMM 1925 yılında, temel İslami kültürün millete kendi diliyle öğretilmesi düşüncesiyle Kur'an' ın tercümesinin ve tefsirinin yaptırılmasına karar verilmiştir. Tercümesinin İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy ve tefsirinin de Elmalı’lı Hamdi Yazır tarafından yapılması rica edilmiştir.
Tüm dünyayı etkisi altına alan korona salgınının, insanlık âlemini olduğu kadar, bizim yaşam biçimimizi de ne denli olumsuz etkilediğini her geçen gün daha çok hissediyor, yaşıyoruz…
14 Mayıs 1950 seçimleriyle 27 yıllık CHP iktidarı sona ermiş ve Demokrat Parti (DP) iktidara gelmişti. Daha o zamandan ordunun DP iktidarına karşı olumlu bir tavır takınmadığı ortadaydı.
Yasaklar ile alakalı olarak bundan önce birkaç defa yazdım. Fakat bu güne kadar değişen pek fazla bir şey olmadı. Bu sebeple vatandaşların mağduriyetleri halen devam etmektedir. Her ne kadar yasakların sonuna geldiğimiz anlaşılmakta ise de, ben yine de yasaklar ile alakalı olarak son defa düşüncelerimi bir kere daha ifade edeyim dedim.
19 Mayıs’ta O Kutlu Yürüyüş Olmasaydı Sen Bunları Yaşayacaktın. Bre şuursuz zebani, belli ki, o ruhsuz dünyanda, hele o boş beyninle Allah’ın lütfu bir DEHANIN kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin seni nelerden koruduğunu, sana neleri bahşettiğini anlayamıyorsun.
Hamd olsun Allah’a, son sahuru da yaptık. Mübarek ayın son gecesine elveda demeye hazırlanıyoruz. Müezzin her zaman olduğu gibi, seher yeli ile gönlümüzün hakimi sevgili Muhammed’e salat, selam, övgü ve hürmet gönderiyor. O’nun sünnetine yani davranışlarına duyduğumuz hayranlığı huşu ile yeniden hissediyoruz.
Osmanlı Devleti'nde Türkçülük, düşünce ve edebiyat alanında hissediliyordu. Devletin çöküş dönemi başladığında dîni ve etnik azınlıklar bağımsızlık hareketlerine giriştiler. Devletin aslî unsurunu oluşturanlar ise konuyu tartışmaya açtılar. Yine de Türkçülük fikrinin, Osmanlılık veya İslamcılık gibi idâre ve siyâset sistemi hâline getirilmesi düşünülmüyordu. Türkçülük fikri, edebiyat alanında ve özellikle şiirlerde gelişti.
Bir Ramazan ayını daha geride bıraktık. Ramazan Bayramına eriştik. Cenab-ı Allah’a şükürler olsun.
Covid-19 ile mücadele kapsamında devletimiz, sağlık çalışanlarımız özverili bir şekilde çalışıyor. Sağlık Bakanlığının sonverileri olumlu yönde ilerliyor, günlük vaka sayısı 1000’in altına düştü.
Güneşin ilk ışıkları çevreyi henüz aydınlatmamıştı ki, aniden uyandı! Sabah ezanı yeni okunuyordu… Bu gün onun, onun gibi milyonlarcası için çok özel bir gün olacaktı. Çünkü dün gecenin son haberleri artık Korona denen ölümcül virüsün etkisinin yok olduğunu, dünyanın derin bir nefes aldığı müjdesini vermişti…
İ nsan corona vir ü sleri, nezle gibi basit belirtilerle atlat ı lan hastal ı k etkenidirler. Covit 19 ise hayvanlarda ç o ğ unlukla hastal ı k yapmayan fakat ge ç irdi ğ i mutasyonla (genetik yap ı de ğ i ş ikli ğ i) insanlarda a şı r ı bula şı c ı l ı k ö zelli ğ inde ve genelde solunum yollar ı n ı tutarak hastal ı k yapan bir vir ü st ü r.
TRT’ye girdiğimiz günleri hatırlıyorum(1975) liyakat ve uzmanlık denince. Hükümette Süleyman Demirel Başbakan, yardımcıları ise Necmettin Erbakan ve Alpaslan Türkeş. Yani bir koalisyon hükümeti.
Kötülüklerden iyiliklere, yanlışlıklardan doğruluklara, çirkinliklerden güzelliklere doğru, uzun bir yürüyüşe çıkan Anadolu insanına, bin yıllık tarihi boyunca, edebiyatın dorukları, kılavuzluk yapmıştır. Yüzyılların içinde oluşan, yüzyılların içinden süzülerek gelen, zengin edebiyat Mekke kültürünün, en önemli ve en değerli hazinesidir. Edebiyatla düşünce hayata, hayat düşünceye yansıtılır. Edebiyatın amacı, hayatı yaşanır kılmak, kolaylaştırmak ve güzelleştirmektir.
“Gerçek oruç, sadece yiyip içmeyi değil, boş ve hayasızca sözleri de terk ederek tutulan oruçtur.” [Hakim]
“Ses vermez Oğuz illeri, Niye susmuş bülbülleri? Ko, tutuşsun gönülleri Ergenekon odu ile.”