Lehistan’ın bugünkü Polonya olduğunu yeni nesil bilmeyebilir. Ama Polonya tarihimizde ciddi bir yer teşkil eder. Çünkü sürekli Çarlık Rusyasının tehdidi altındadırlar. Ancak İstanbul’a sığınabiliyorlar. Tarlabaşında vefat eden Polonya’nın milli Kahramanı Adamawi Mickiavkzavi onlardan biridir.
Kırk beş yıl devam mücâdeleli bir hayattan sonra sürgündeki Kırım Türkleri, önce gizli, sonra da resmen izin almış olarak Vatan Kırım'a dönmeye başladılar. Geri dönüş; sevinçli – ümitli ve fakat gidiş kadar zorlu oldu. Topyekün sürgünün 50. yıldönümünde, 1994 yılına gelindiğinde Kırım toprakları; ata yurdun a d önebilme imkânı bulabilen 260.000 vatan âşıkı tarafından yeniden Türkleştiriliyor, yeniden Müslümanlaştırılıyordu.
Yine bir Eylül sonu, yine bir Kıbrıs görüşmesi… Hiç bitmeyecek bir sevdaymışçasına süregelen müzakereler. 50 yılda kaç lider geldi, kaç lider gitti! Konu aynı Kıbrıs, zemin hep aynı; Birleşmiş Milletler.
Yıkılan Cihan İmparatorluğu’nun külleri arasında doğan bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli hedefi, muasır medeniyet seviyesine erişmek için fikri hür, vicdanî hür, irfanı hür nesiller yetiştirmekti.
Edebiyatçı hayatın bütün boyutlarında, güzel olanı arayandır. Güzellikte sınır tanımayanlar, güzellik arayanların öncüleri olurlar. Çok boyutlu edebiyat dünyasının kapıları, düşünce ve eylemleriyle, güzel olmasını bilenlere açılır.
“Hz. Ömer’in halifeliği döneminde Şam Valisi olan ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in arkadaşlarından olan Sad b. Ebi Vakkas (r.a.) Şam’daki bir camiyi genişletmek ister. Bu nedenle de caminin civarındaki arsaları kamulaştırır. Herkes arsasının bedelini alır ve isteyerek arsasını camiye devreder. Ancak Şam’da yaşayan bir Yahudi, camiye bitişik olan arsasını satmak istemez. Vali arsasının değerini fazlasıyla verse de Yahudi vatandaş arsasının kamulaştırılmasına rıza göstermez. Bunun üzerine vali arsaya el koyar ve bedelini adama gönderir.
Yıllar önce belgesel çekimi yaptığım Avusturya’nın Viyana kentin de ünlü Osmanlı tarihi yazarlarından Hammer’in mezar taşında Türkçe olarak şu satırları okumuş oldukça etkilenmiştim.
Bu bölümde iktisâdî hayatımızı düzene koyacak kuruluşlara kuşbakışı ve kısaca bakılacaktır
Gıda’nın içerisinde boya kulağa hiç hoş gelmiyor. Ama alımlı ve lezzetli görünümüyle hepimizi cezbediyor. Kimine göre kararında kullanılırsa bir zararı yok kimine göre fazla dozda kullanılırsa DNA hasarlarına, hatta kansere yol açabiliyor. Bütün bu tartışmalar içerisinde gıda boyaları sofralarımıza bir şekilde istesek te istemesek te giriyor.
Edebiyatçıları olmayan bir kültür, zamanın dalgalarına direnemez. Edebiyatçılarından beslenmeyen bir toplum, değerlerini koruyamaz. Edebiyatçılar değerleri, değerler de toplumları ayakta tutarlar. Her edebiyatçı, arasında yer aldığı toplumun kültürüne yeni boyutlar kazandırır. Onların görevlerinin başında, toplumlarını ayakta tutan değerleri, zenginleştirmek gelir. Edebiyatçılarla yerel değerler, bütün insanlığa ulaşarak, evrensel değerlere dönüşürler.
Namazın dışındaki vakitlerde müslümanların toplanması gereken önemli bir durum söz konusu olduğunda salâ okunur. Bu Hz. Muhammed s.a. den bir sünnettir. Bu günkü kadar uzun değildir o günkü salâlar.
Sürekli gergin olmayı öğreniyoruz. Aynı anda beş altı düşünceyi aklımızdan geçirerek geriliyoruz. Gerginlik eğitimini her yerde bulabiliyoruz, ama rahatlık ve mutluluk eğitimini hiçbir yerde bulamıyoruz.
Değerli Okurlar; Kıbrıs’la ilgili güncel gelişmeleri kaleme alarak, ülkemizin en önemli dış sorunlarının başında gelen bu konuyu zaman, zaman Rum tarafının bakış açısıyla da sizlere aktarıyorum.
21. yüzyıldayız. Bilim ve teknolojide aklın sınırlarını zorlayan gelişmeler yaşıyoruz. Her geçen gün hayatımıza giren yenilikleri takip etmekte zorlanıyor, baş döndürücü bu gelişmelerle birlikte yeni kavramlarla tanışıyoruz.
Kırım Türkleri, bugün bir bölümünün yaşamakta oldukları topraklara on ikinci yüzyılda gelmeye başladılar. On üçüncü yüzyılın ilk yarısı tamamlanmadan Kırım coğrafyası, Türk Yurdu hâline gelmişti. 1441 yılında Hacı Giray; adına hutbe okutmak ve para bastırmakla, Kırım Hanlığı'nın târih sahnesindeki yerini almasını sağladı. Kırım Hanlığı 315 yıl hüküm sürdü.
Koca Yusuf, bugün Bulgaɾistan sınıɾlaɾında yeɾ alan Şumnu Kasabası'nın Kaɾalaɾ Köyü'nde dünyaya geldi. Doğum taɾihi tam olaɾak bilinmese de İsveç güɾeş taɾihçisi William Basteɾ'a göɾe 1857 yılında doğmuştuɾ. Babasının adı İsmail'diɾ. Babası ve dedesi Yusuf'un ilk güɾeş ustalaɾı oldu. Çocukluğu, milliyetçilik haɾeketleɾi nedeniyle Bulgaɾlaɾın Tüɾk köyleɾini bastığı biɾ oɾtamda geçti.
Anadolu bin yıllık tarihi boyunca, omuzlarında silahtan daha çok, kitap taşıyan Türklerin ülkesi olmuştur. Anadolu insanının düşünce ve eylem dünyasında, bir insanı öldürmekle, bütün insanlığı öldürmek arasında fark yoktur. Yunus’un şiirleriyle yoğurulan Türkler, dünyayı Cehenneme dönüştürmek için değil, Cennete dönüştürmek için var olduklarına inanmışlar. Onlar hayatı kolaylaştırmayı ve güzelleştirmeyi görev bilmişlerdi r.
Anacağazım doğup büyüdüğü, çocukluk yıllarını geçirdiği, gelin olup ilk çocuğunu dünyaya getirip ana olma mutluluğunu tattığı, 4 erkek 3 kız toplam 7 evlat sahibi olduğu tarihi Dikmen Melikliği, Osmanlı döneminde Trabzon vilayetine bağlı, Torul Kazası’nın Nahiye Merkezi Bayramoğlu Nahiyesi bu günkü adı ile Giresun Espiye ilçesi Soğukpınar Köyü ile 800 yıllık tarihi geçmişi olan Karaovacık Yaylası’nı çok sevmekte.
Ahmet Besim Uyal (1931-2017) Urla'nın eski belediye başkanlarından biri. Eline bir vesile ile Urla'dan Yunanistan'a göç etmiş NıkosMiloris 'in Yunanca yazılmış "Bir Zamanlar Urla" adlı kitabı geçmiş ve cebinden para harcayarak bu kitabı tercüme ettirmiş ve 2003 yılında yayınlatmış... Bu kitabı kaç adet bastırmış ve nerelere dağıtmış bilgim yok. Ancak tercüme eden arkadaş kendinde bulunan bir nüshayı bana hediye edince kitabın varlığından haberim oldu.
Elisabeth Kübler-Ross 1926 tarihinde İsviçre’de doğmuş ve 2004 yılında ABD’de ölmüştür. Kübler-Ross, üzüntünün beş aşaması (Five Stages of Grief) olarak bilinen modeli geliştirmiştir.

