Belirsizlik beraberinden kafa karışıklığı, endişe ve korkuyu getiriyor. Belirsizliğin yarattığı bu karmaşanın altında "zihnimizin" karşı karşıya kaldığı bu yeni durum için elinde "bilindik" bir çözüm olmaması. Bu nedenle "alıştığımız", "eski" çözümlerle yeni sorunlarla uğraşmak belirgin çözümleri bize sunmuyor.
Okullarımız son derece akılcıdır. Okullarımızda akıl ve mantık göklere çıkarılırken, duygulara ve manevi hayata şüpheyle bakılır. Beynimizin sağ yarısını eğitmeyiz. Sağ yarısı önsezi, müzikal yaratıcılık, resim, manevi hayat, akıl ötesi düşünceler gibi faktörlere bağlıdır. Mantığımız hala Aristo mantığıdır. Bu mantık siyah beyaz düşünce ve yargılardan oluşur. Sentez, yani gri alanlar hiç yok sayılır.
1. Eşler birbirlerini karşılıksız ve Allah rızası için sevmeliler. 2. Birbirlerine karşı saygılı olmalılar. 3. Her konuda birbirlerine yardımcı olmalılar.
Pek çok kimsenin psikoterapiye ihtiyaç duyduğu bir zamanda yaşıyoruz. Psikolojik yardımda terapinin türü terapist kadar önemli değildir. Terapide önemli olan terapistle hasta arasındaki ilişkidir, iletişimdir. En güçlü iyileştirici de sağlıklı sosyal ilişkilerdir. Sağlıklı iletişim kuramayan ve güven veremeyen bir terapist şifa veremez.
1. Sevgi ve saygı yüklüdürler 2. Arkadaş ve dost canlısıdırlar 3. Bardağın dolu tarafına bakarlar ve çoğaltmaya çalışırlar 4. Pozitif ve proaktiftirler
Bazen düzenimiz bozulur. Hayatımızdaki bu düzen bozukluğu, daha yüksek bir düzenin başlaması anlamına gelebilir. Başımıza gelen olayları yargılamadan, “Bu benim başıma neden geldi?” demeden önce o olayı kabul edip anlamaya çalışmamız gerekir.
Charles Handy, "The Age of Paradox" ("Paradoks Çağı") adlı kitabının ön sözünde çok çarpıcı bir belirleme yapar.
Adam eşiyle birlikte eksik gedik almak için, çarşıya gitmeye hazırlanırlar. Erkek daha erken hazırlanır ve eşinin de hemen hemen hazır olduğunu görünce, aşağı iner ve arabayı çalıştırır.
Desmond Morris “Sevmek Dokunmaktır” adlı eserinde insanlar arası bedensel temasları konu alıyor. Sırta indirilen dost bir şaplaktan, ananın yavrusunu kucaklayışına, sıradan bir el sıkışmadan her türlü bedensel temasa kadar dokunmanın önemini ayrıntılı olarak inceliyor.
Para ile satın alınamayan güzelliklerin başında DOSTLUK VE ARKADAŞLIK gelir. Birçok yerden çağırılmak, aranmak ve aramak dostluğun en güzel tarafıdır. Tek dezavantajı, Hepsine de yetişememek Ve zamanı yetirememektir.
Acaba sağlıklı ve işlevsel aileler hangi özelliklere sahiptir? İş görme gücü olan, iş görmeye yatkın ve kendisinden beklenen davranışları gerçekleştiren aileler bu özelliklere nasıl sahip olabiliyorlar?
Yeni moda oldu galiba. Bebekler mama içerken, ellerinde bir oyun tableti veya cep telefonu. Arabalarıyla yollarda gezerken, Ellerinde aynı cihazlar.
TÜİK verilerine göre, boşanan çiftlerin sayısı 2020 yılında 136 bin 570 iken 2021 yılında 174 bin 85 oldu. Evlilik süresine göre boşanmalar incelendiğinde, 2021 yılında gerçekleşen boşanmaların %2,3 ü evliliğin ilk birinci yılı, %33,6'sı evliliğin ilk 5 yılı, %20,9'u ise evliliğin 6-10 yılı, içinde gerçekleşti.
Genç çocuk öğretmeninin de ısrarıyla İstanbul’a eczacılık okumaya gelir. Sirkeci’de bir otel bulur aylığı 100 lira, fakat çok para. Bir yandan okumaya çalışır bir yandan masraflarını karşılamaya.
Hayatın tümsekleri ve çukurlarından geçerken aşırı sarsıntılara uğramamak için psişik darbe emicilere yani amortisörlere ihtiyaç duyarız. Şu söz bana göre iyi bir amortisördür: “Hiçbir şey göründüğü kadar iyi veya göründüğü kadar kötü değildir.”
Geleceğinizi elinizdekilere göre tasarlıyorsanız eskinin bir kopyasına, hayallerinize göre tasarlıyorsanız gerçek bir geleceğe sahip olacaksınız demektir.
Sosyoloji kürsüsünün yüksek lisans öğrencileri, dönem ödevi yapmaya devam ediyorlar. Birinci bölümde bir köyde tek başına, hayvanlarıyla birlikte huzurla yaşayan bir nine, öğrencileri ters köşe yapmıştı.
Bütün varlıkların özü olan insan, eğlence için, oyun için, yiyip içmek, gezmek, yatmak keyif sürmek için mi yaratıldı?
Günümüzde insanların çoğu çok dar bir hayat sürdürdükleri için mutsuzdur. Tek boyutlu insanların çağında yaşıyoruz. Kendimizde bulduğumuz ilk yeteneğin üzerine atlıyoruz. O yeteneğimizi başka her şeyi ihmal etme ve dışlama pahasına aşırı bir şekilde büyütüyoruz. Çocuklar sporda başarı gösterdikleri zaman kendilerini tüm yürekleriyle bu spor yeteneğine adıyorlar. Sporu beslemeyen her şeyi ihmal ediyorlar.
İnsanoğlunun hayatı inişli çıkışlıdır. Her gün her şey aynı minval üzere yürümez. Sürekli bir hareketlilik, dinamizm ve esneklik içerisinde yaşamaktadır. Söz konusu yaşamın içerisinde acısı da vardır tatlısı da. Acılar ve bedeller insanı olgunlaştırır, pişirir, tecrübe kazandırır ve geleceği daha iyi ve anlamlı kucaklamaya zemin hazırlar. Gerçekte hareketli hayat, olması gerekendir.