Gelişmenin ilk işareti kimseye öfkelenmemektir. Evrende her şey doğasına uygun olarak gerçekleşir. Doğru işi yapıp adil olduğumuzda genellikle öfkelenmeyiz. Gelişme sürecindeki insanlar genellikle sakindirler. Kolay kolay öfkelenmezler. Öfke kararlarımızı olumsuz yönde etkiler ve karar vermemizi zorlaştırır. Bizi temel amacımızdan ve hedefimizden uzaklaştırır.
Geçenlerde arşivimi karıştırırken kimden ve hangi tarihte, alıntı yapıp kaydettiğim belirsiz hayata ve insana dair bazı notlara rastladım. Bunları benim gibi ilgi çekici bulanların da olabileceğini düşünerek paylaşmak istedim:
Sabahleyin kalkarken, şu cümleyi kendimize söylememiz ufkumuzu genişletir: “İnsanlığa hizmet ve insanlık görevimi yerine getirmek için kalkıyorum. Bugün kimseye zarar vermeyeceğim.”
Bir tanıdığı Sokrates'e rastladı ve dedi ki: - Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun? - Bir dakika bekle, bana bir şey söylemeden evvel, senin küçük bir testten geçmeni istiyorum.
Güçlü insan, karşısındaki kişileri kendi duygularının peşine takabilen kimsedir. Bu insanlar için “Herkesi sanki avucunun içine aldı” deriz.
Dini görüş farkı yüzünden tartışan iki gurup insan, kavgaya tutuşurlar. Hafif yaralanmalar sonucu, iki taraf da davacı olurlar. Duruşma günü geldiğinde, hakim her iki tarafı da dinler.
Güçlü olmak kimseye muhtaç olmamak, her işini kendin yapmak, başkalarının yardımına ve desteğine ihtiyaç duymamak DEĞİLDİR.
Günümüz dünyasında pek çok insanın arayanı ve derdini dinleyeni olmuyor. İnsanlar kalabalıklar içinde olsa da yalnız kalıyorlar. Hepimizin acımızı yüreğinde hissedecek insanlara ihtiyacı vardır. Hallacı Mansur’un dediği gibi, “Cehennem acı çektiğinizi kimsenin duymadığı yerdir.”
Keşke, daha öncelerden verilmiş bir karardan bu gün pişmanlık duymaktır. O zaman verilen kararı da, biz vermiştik. Kasıt, zorunluluk ve zorlama yoksa eğer, o karar hür irademiz ile verilmiştir.
Evlilikler üzerinde son 30 yılda yapılan araştırmalara göre, mutlu ilişkilerde pozitif ve negatif ifadelerin oranı beşte birdir. Bu beşe bir kuralı korunmazsa evlilik birliği bir müddet sonra bozuluyor. Başka bir ifadeyle mutlu evliliklerde her azarlamaya, eleştiriye ve her negatif yoruma karşılık beş pozitif yorum yapılıyor.
Moral, kişinin kendisini iyi hissetmesi iken, moralsizlik ise, kötü hissetmesi ve çöküntüye girmesine işaret eder.
Eğer affetmeyi öğrenip uygulayabilseydik, dünyadaki anlaşmazlıkların çoğu sona erer, davaların büyük kısmı ortadan kalkar, boşanma oranları düşer ve ölüm oranları azalırdı. Bu süreçte hepimiz daha sağlıklı, daha mutlu ve daha uzun yaşardık.
"Sizin hayır zannettiklerinizde ŞER, Şer zannettiklerinizde HAYIR vardır. Siz bilemezsiniz, Allah (cc) bilir."
Mutluluğun yolu, kendi üzerinde çalışmaktan geçer. İnsanoğlu, acının ve mutluluğun tohumlarını kendi içinde taşıyor. İç sebepler temeldir. Dış sebepler ikinci plandadır.
Dev bir gemi motoru bozulur ve kimse tamir edemez. Tavsiye üzerine 30 yıldır gemi motorları ile uğraşan bir usta çağırırlar.
Çok değerli akrabalarım, dostlarım ve sevgili öğrencilerim, Bu yılbaşı dolaysıyla sizlerle biraz dertleşmek istiyorum. İlerlemiş şu yaşımda, özellikle her yılbaşında zaman zaman nefis muhasebesi yapıyorum. Böylece vicdanımı aktif tutmak istiyorum. Kendimi, yaratılış amacım ve sorumluluklarım açısından hesaba çekmeğe çalışıyorum.
Her insanda hayata geçirmesi gereken büyük bir potansiyel vardır. Her tohum içinde bir çiçeğin geleceğini taşır. Her tohumun çiçek açması için suya ve güneşe ihtiyacı vardır. Bizim de potansiyelimizi gerçekleştirebilmemiz için doğru soruları sorabilen, alışılmadık, sıra dışı seçimler yapmamıza yardımcı olabilen ve hedefimizi gerçekleştirebilmemiz için destek veren insanlara ihtiyacımız vardır. “Bir insan için en ağır yük, gerçekleştiremediği potansiyelidir.” diyor C. Schulz.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, öğrencilikte kopya çekmek yasaktır - suçtur ve ceza-i müeyyidesi vardır.
Dünyaya bakış açımız hissettiğimiz duygulara bağlıdır. Öfkeli olduğumuzda etrafımızdaki her şey bize yanlış gelir. Havaya bile kızarız. Mutlaka kızacak bir şey buluruz. Üzgün olduğumuzda her şey bize üzüntü verir. Ağlamak isteriz. Ağaçlar, yağmur, her şey bizi hüzünlendirir.
Emeklilikte bütün makam ve mevkiler geride kalmıştır. Çok önemli iki sermayemiz vardır. Biri ailemiz, diğeri de dostlarımız.