Aydın, kültürlü, bilgili, görgülü, ileri ve açık düşünceli, kendisi aydınlanmış olduğu için çevresini de aydınlatabilecek özellikte olan kimsedir.
Eski bir bakandan bir konferansta konuşma yapması istenmişti. Elinde kağıt kahve bardağı ile kürsüye çıktı ve konuşmasına başladı. Ama kafasının başka yerde olduğu sanki anlaşılıyordu.
Pek çok insan zamanının ve enerjisinin çoğunu kendini önemsemeye harcıyor. Bunun için çok çaba ve direnç gösteriyor.
Bir TV kanalında “Vapurda çay simit sohbet” programında Ezgi MOLA’yı bir müddet izledim. Dedi ki: “Saz çalmayı bir türlü öğrenemedim”. Peki, Ezgi Mola gerçekten saz çalmayı öğrenemez miydi? Elbette öğrenirdi. Öğrenenler ondan çok daha fazla zeki insanlar değil ki…
Zihin, köpeklerin kemik çiğnemeyi sevmeleri gibi, sorunları çiğnemekten hoşlanır. Bunun size bir faydası olmaz. Zihin sizi kullanmaktadır. Zihin, doğru bir biçimde kullanılırsa muhteşem bir alettir. Ama yanlış kullanılırsa çok yıkıcı hale gelir.
Ünlü bir futbolcu karısını öldürmekle suçlanıyordu. Futbolcu yakalanmıştı. Ama karısının cesedi ortada yoktu. Duruşma Amerikan filmlerindeki gibiydi. Futbolcu sanık sandalyesinde oturuyordu. Kucak dolusu parayla tuttuğu Avukatı jüriyi ikna etmeye uğraşıyordu.
Belki de ilk baştan "KUŞAK ÇATIŞMASI" diyerek, yetişkinlerle gençler arasında uyum sağlamayı maalesef beceremiyor muyuz acaba? Ne dersiniz?
Seçimlerimizi özgürce yaptığımız duygusuyla yaşarız. Peki gerçekten özerkliğe sahip miyiz? Beyin, işleri mümkün olduğunca otomatik pilot üzerinden yürütmeye çalışsa da, sürekli falsolu topların geldiği bir dünyada bu her zaman mümkün değildir.
Aşırı kilonun sağlığımız açısından baş belası olduğunu artık bilmeyenimiz kalmadı sanırım. Kaliteli bir yaşam için, ideal bir kiloda olmamız gerekmektedir. İdeal kilo, herkesin kendi şahsına münhasırdır.
Dürüstlük insana iyi hissettirir. Dürüst insan kendisiyle barışıktır ve huzurludur. “Akıllı, namuslu ve adil olmadıkça mutlu yaşamak imkânsızdır. Mutlu olmadıkça akıllı, namuslu ve adil olmanın imkânı yoktur “ der Epikür.
Bu sorunun cevabını ”ego” kavramı üzerinden verebiliriz. Ego, kişinin benlik duygusunu ve kendine duyduğu saygıyı karşılamaktadır. Egosuz insan yoktur. Yalnızca düşük ya da yüksek egolu insan vardır. Ego veya nefis insanın kendisidir. Nefis, ego, öz benlik, her şeyi fazlasıyla ister ve asla doymak bilmez. İnsan, egosunun ya kölesi ya da efendisidir.
“Kendine iyi bak!” çok güzel bir dilek. Hepimiz çok kullanıyoruz. Bu sözle karşımızdaki insana “Hasta olma, mutlu ol” mesajını veriyoruz.
Annemin sadece bir gözü vardı. Öteki gözü çukurdu, yani yeri boştu. Ondan nefret ediyordum. Çünkü bu durum beni arkadaşlarımın arasında utandırıyordu.
Beynimiz verdiğimiz komutlara göre çalışır. Beyin kendisine söyleneni yapar. Neyin doğru olduğuna inandırılmışsa, onu tecrübe alanına sokar. Beynimizi bir konu üzerinde bir kez ikna ettiğimizde, beyin onu gerçekleştirmenin yollarını arar. İnsan iradesinin ve inancının gücü büyüktür.
18. yüzyıl aydınlanma çağı düşünürlerinden Fransız yazar ve filozof Denis Diderot’nun borç içinde olduğunu duyan Rus imparatoriçesi Büyük Katerina, Diderot’nun kütüphanesini satın alıp 25 yıllık maaşını da peşin ödeyerek onu zor durumdan kurtarır.
Bizi eleştirenlere otomatik karşılık vermemeliyiz. Eleştirilere cevap olarak üretici, dengeli ve aklı başında cevaplar verebiliriz. Bu yöntemle problemlere katlanmak yerine çözüm üretebiliriz.
“Toplantıya gideceğim. Baktım geç kalma ihtimalim var, bindim bir taksiye, muhabbetçi bir arkadaş. O anlatıyor ben dinliyorum. Tam işyerinin önüne geldik. Ankara’da Bakanlıklar. Diyelim ki, taksi parası 9.75 TL tuttu, ben 10 TL uzattım. Hani hepimizin yaşadığı sahne vardır ya, taksici üstünü arıyormuş gibi yapar, siz de para üstünü alabilmek için bir ayak dışarıda, inmemek için debelenirsiniz. Tam o sahne olacak. Şoför, para üstü var mı diye aranmaya başladı.
Affetmek kendimizle ilgili bir konudur. Bize zarar veren kişiye bir fayda sağlamaz. Affetmek uzlaşma değildir. Suçlu kişiyle kaybedilen ilişkinin yeniden kurulmasını gerektirmez. Hukuki bir terim olan affetmekle karıştırılmamalıdır.
Bir zamanlar Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir armut çaldı. Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator'un karşısına çıkardılar. Hırsız İmparator'u görünce ona şöyle dedi:
Onlarca yıl boyuncu nörobilimciler, yetişkin beyninin yapısal ve işlevsel olarak sabit olduğunu farz ettiler. Ama artık araştırmalar, beynin, yapısını ve fonksiyonlarını değiştirebildiğini gözler önüne sermişlerdir.