"Dershane" mi doğruymuş, yoksa "dersane" mi? Aman, takıldığın şeye bak! Bak, bizim pratik, atik ve sempatik Türkçe hocaları sihirli bir formül (!) bulmuşlar: A harfi ile biten kelimelere "-ne", A harfi ile bitmeyenlere "-hane" gelirmiş...
Okullar, uzun bir yaz tatilinin ardından yakında açılacak. Öğrencilerimiz, geleceklerinin teminatı olan, mutluluk yuvaları okullarına, özledikleri değerli öğretmenlerine, biricik arkadaşlarına “merhaba” demenin heyecanı içindeler. Hatta birinci sınıflar bu şevki tattı bile. Fakat çocuklardaki bu tatlı heyecan, okul masraflarındaki aşırı artıştan ötürü, velilerde endişeye dönüşmüş durumdadır.
Çağdaşlaşma yolunda teknolojinin imkânlarından fazlasıyla yararlanıyor olsak da sosyal yaşamımızdaki ilkel ve vahşi görüntülerden asla uzaklaşamıyoruz.
1922 yılının Ağustos ayının son haftasına girilirken Meclis’te tansiyon yüksekti; siyasi belirsizlik sebebiyle herkes tedirgindi. Bir yıl önce tarihimizin en bunalımlı günlerini yaşamıştık. Ağır bir felaketle yüz yüze kaldığımız bu dönemde Mustafa Kemal Paşa BMM’nin tüm yetkilerini Meclis’in kararıyla geçici bir süre üzerine alarak Başkomutan olmuş, yönetimi eline almıştı.
Bir varmış bir yokmuş. Mutluluk ormanı ortasında hüzün varmış. Çünkü kralın kızı Nurbala çok hastaymış. Hangi doktor muayene ederse doktor da hastalandığı için kız da iyileşemiyormuş.
*Öğrendim ki... Güzele kırk günde doyulur, iyi huylulara kırk yılda doyulmaz.
Dostun ölümü ne zor… “Zeitgeist” dediğin zamanın ruhu “aniden Rahmet-i Rahmana kavuşmak” mıydı? Ne çok özleyeceğim seni. Ne zaman dara düşsem ne zaman bir Dost arasam seni arar “Mesut kahve içmeye geliyorum.” der gelirdim yanına. Seninle olmak zaten çözüyordu pek çok sıkıntıyı. Senin de sıkıntılarını istişare ettiğimiz çok oldu. Yani birbirimize dayanak olmuştuk hep.
Antlaşma, 24 Temmuz 1923 târihinde Türkiye Cumhuriyeti ile Fransa, İngiltere, Rusya, İtalya, Japonya ve (ABD) Amerika Birleşik Devletleri’nden oluşan İtilâf Devletleri imzalanmıştı. ABD senatosu, Antlaşmayı 18 Ocak 1927 târihinde yaptığı toplantıda reddetti.
Kızgın çöllerde göğsüne yığılan taşların altında bile “Allah bir” diye haykıran, derisi kara. Yüzü akların akı Bilâl gibi mi?
Peygamberlerin haberlerini verdikleri, temellerini attıkları erdemli devletleri, seküler dünyanın bilgeleri, deneme ve yanılma yoluyla ararlar.
1974 model "Yazın Terimleri Sözlüğü"nü -sanki bir matahmış gibi- sitene taşıyıp milyonlara sunuyorsun.
Mutluluk ormanında ormanın kuytusunda bir keçi ailesi yasamaktaymış. Derken günlerden bir gün keçi doğum yapmış O da ne keçi Sakin saymakla bitirememiş. Birkaç kez saydıktan sonra karısına seslenmiş,
İlköğretim okullarının din dersi kitaplarında, Emevîler’in şöyle veya böyle... İslâm’a hizmet ettiklerinden söz edilmektedir. Ders kitaplarında bu tür bilgilerin yer alması, Alevî kardeşlerimizi rencide etmektedir. Emevîler, Ehl-i Beyt evlâtlarını acımasızca şehit etmişlerdir. İslâm’ı da her yerde baskı yöntemiyle yaymışlar, hattâ yönetimi altına aldıkları milletleri kılıç zoru ile İslâmlaştırdıkları yeterli bir zulüm değilmiş gibi, dillerini de Araplaştırmışlardır. Emevîler konusu, daha ılımlı bir anlatımla ele alınabilir.
Yahya Kemal, tarihi, kültürel ve insani özellikleriyle anlattığı Kocamustafa Paşa şiirinde şöyle diyor:
Ortalama ömrümüzü nasıl geçirdiğimizi hiç düşündünüz mü? Bu sonuçları görünce aslında yaşamak için geriye ne kadar az zamanımız kaldığını göreceksiniz.
Evliliğinizin 50. Yılını sağlık ve mutluluk içinde tamamladığınız için sizleri tebrik ediyoruz. Yaşamımızın içinde sizlerin de olması bizleri gururlandırıyor.
RİT'in Türkçeyi düşürdüğü hâllerden biri, Türkçe kelimelerin yerini de "öz Türkçe" sözlerin almasıdır.
Sadi Şirazi “Sevgin Yoksa Dost Arama” diyor. Büyükkaya çiftinin kadim dostluğunu kazananlardanım diye inanıyorum. Sevenlere ve sevgiye değer veririm.
Geçen bin yılda Buhara’dan Bursa’ya gelen, İstanbul’dan Doğu Avrupa’ya giden Türkler, gelen bin yılda Edirne’den Batı Avrupa’ya gidiyorlar.