Zaman durmadan geçip gidiyor. Yıllar geçip giderken yaşamın gerçeklerini de sürüklüyor. Ardında kalan zamana bakıyorsun neler yaşanmış, neler geride kalmış diye! Öylesine büyük bir değişim ki bu! Görünen gerçekler karşısında insan şaşırıp bakakalıyor.
Farklı etnik kökenlere ait olsa bile aynı coğrafya içinde yaşamak için ortak gayret gösteren topluluklar; ortak bir târihi, ortak bir kültürü paylaşması neticesinde millet vasfına sâhip olurlar. Milletlerin millî kimlik kazanmasını sağlayan millî kültür kısa sürede meydan gelen bir birikim değildir. Aksine millî kültür ardında yüzyılları barındırır.
Kültür, esâsen millîdir. Ona millîlik vasfını kazandıran, milletin millî değerlere verdiği ehemmiyettir. Millî kültür; milletlerin târihî dönemler içindeki sosyal yapılarını, dînî inançlarını, edebî eserlerini, ahlâk özelliklerini, düşünce sistemlerini ve bunların sonucu şekillenmiş olan mîmârî yapılarını içine alır. Millî kültür, devleti ayakta tutan en mühim unsurlardan biridir. Her milletin millî kültürünü oluşturan ana unsurlar mevcuttur. Bunlar dil, din, gelenek- görenek, sanat, dünyâ görüşü ve târih olarak sayılabilir.
Birkaç gün önce Türk Devletler Teşkilatı’nın liderler toplantısının Budapeşte’de toplanacağı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplantıya katılıp konuşma yapacağı, daha sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın mevkidaşlarıyla yoğun temaslar sürdüreceği duyuruldu. Ama bu haberin devamını öğrenemedik. Anlaşılan medya bu haberi önemli saymamış, PKK’nın feshi sonrası izleyeceği muhtemel yol haritasıyla ilgili rivayetleri başa almayı tercih etmişti.
Bir kimse, yitik eşya veya bir hayvan bulduğunda, onu almalı mı, yoksa hiç el sürmeyip olduğu yerde bırakmalı mı?
Bir varmış bir yokmuş Tanrının kulu çokmuş var varanın sür sürenin destursuz bağa girenin hali harapmış. Mutluluk ormanına komşu köylerden Şenköy de ilkokulun paydos zili çalmış. Çocuklar okuldan çıkmaya başlamışlar.
ALİ KAYIKÇI Emekli Gümrük Müdürü, Serbest Muhasebeci, Gümrük Müşaviri, Gazeteci, Şâir ve Yazar Ali Kayıkçı 14 Ağustos 1946 târihinde, Trabzon’a bağlı Maçka ilçesi Hamsiköy’de doğdu. İlkokulu Samsun 19 Mayıs ve Rızânur’da orta ve liseyi de Samsun Ticaret Lisesi’nde (1959-1965) okudu.
Ali Kayıkçı ’nın üstün vasıfları saymakla bitmez. Velût yazardır. Bütün samimiyetiyle ve doğru bildiklerini değil, bildiği doğruları yazar. Karadenizlilerin ekseriyeti gibi merttir, yerine göre de serttir. Gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemez. Şâirdir. Bir adı da Âşık Derebahçeli’dir.
Ta Kureyş’e o bin dört yüz sene önce bir avuç Müslümanın çölün kızgın kumları kadar yakıcı ve kavurucu küfürle çevrilerek susturulmak istendiği mekâna uzanalım.
Doğrudan Devlet Destekli "Dil Devrimi", TDK ve RİT (Resmî İkāmeli Türkçe) politikası her şeyin tedbîrini almış.
2008 yılında, 19 Mayıs Üniversitesi’nde, Kanal D televizyonunda, “Abbas Güçlü İle Genç Bakış” p(u)rogramına misafir konuşmacı olarak katılmıştım.
“Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira onlar size benzeyeceklerdir! Kendinizi terbiye edin.” Annenin varlığı, eşi ve çocukları üzerindeki etkisi dikkate alındığında, ailede en önemli sorumluluğun annede olduğunu söyleyebiliriz.
Denizlerin insanoğluna sunduğu imkânlar, ‘ sonsuz ’ denilebilecek ölçüdedir. Ülke ekonomisini diri tutar, vatanı mâmur hâle getirir, insanları refaha kavuşturur.
Devletin bağımsızlığı, milletin bütünlüğü, vatanın bölünmezliği, parçalanmazlığı tartışılamaz. Milleti bölme, ayrıştırma konusunda emperyal devletlerin bulduğu yöntemler inanç alanında da uygulanabilmektedir. Çocuk, ergen ve gençlere bu tehlikelerin öğretilerek bilinçlendirilmeleri, öncelikle örgün eğitim ve öğretim sisteminin tartışılmaz ilkesi ve hedefidir. Yaygın ve örgün eğitim sistemini ele geçirmeye çalışan başka sistemleri getirmek isteyen grupların tasallut ve tecavüzleri konusunda da TBMM ve üniversiteler ortak tepkiler vermelidir. Savunma ile eğitim ve öğretim millî kavramıyla sınırlandırılmış özel yapılar olduğuna göre, bu iki sistemin, kendine özgü kodlarla yapılanmışlık’ı gerekir. Her iki kurum da, görev ve işlevlerinin gereği olan ihtiyaçlarını gidermek için görevlendirilen bakan ve bürokratların keyfine bırakılmaması gereken millî bağışıklık bekçileridir. 5
Bu sabah televizyona bakıyordum. Programcı, Tarsus'un dağında davar sürüsünü anlatırken, yetiştiriciye anne keçileri göstererek; "bunlar dişi keçiler mi"? Diye sordu. Çok garibime gitti ve bu makale için telefona sarıldım. Çocukluğum dağlarda çobanlıkla geçtiği için, bazı bilgileri paylaşmak istedim.
Beklenti ve ilke tartışılmamalıdır Eğitim, her ülkenin ihtiyacını duyduğu insanı, beklediği ve görmek istediği gençliği yetiştirme ve onlara hangi sorumlulukların eşiğinde olduğu bilgi ve bilincini kazandırma faaliyetleridir. Bu beklentinin, ilkenin ve hedefin tartışılacak yanı var mı?
Tarih bilgisi; ortak üzüntülerin, acıların, mağlubiyetlerin ve sıkıntıların da gurur verici şanların, şereflerin, zaferlerin de yansıdığı alandır. Tarih, kötü yönetilmenin getirdiği bedel ödemeler ile bilim üretmede geriliğin aydınlığa çıktığı geçmiş bilgisidir. Tarih, akıllı yöneticilerin ve şahsiyetiyle yaşadığı zamana ve sonraki zamanlara damga vurmuş büyük insanların meydana getirdiği ortak hâfızadır.
Prof. Dr. AHMET BİCAN ERCİLASUN 1943'te İzmir'de doğdu. 1962'de İzmir İmam Hatip Okulunu, 1963'te Edremit Lisesini bitirdi. 1963-1967 arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde okudu. 1965-1967 yıllarında Ömer Lütfü Barkan'ın yönettiği Türk İktisat Târihi Enstitüsü’nde uzman olarak çalıştı. 1967'de Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde Türk dili asistanı olarak göreve başladı. ‘
Çalışan annelerin gözetilmesi koruyucu devlet anlayışıyla yasa ile düzenlenmeli, uygulamalar da müfettişlerce denetlenmelidir. O yüzden anneler, bebekleri için ilk yaş maaşlı izinli, ikinci yıl maaşsız izinli sayılma hakkı kazanmalıdır. Ailenin çocuk ve ergen-genç bireyler üzerindeki etkisini yazımın dışında tutacağım. 2
Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun , eserinin arka kapağında (eskilerin tâbiri ile) müfit ve muhtasar olarak şu bilgileri veriyor: