Türklüğün binlerce seneden beri devam eden mâcerâsını düşünmek insanı hiç değişmeyen bir neticeye vardırıyor. Türkler Müslüman olmadan önce de Müslüman olduktan sonra da faziletliydiler, eşsiz bir cesarete sahiptiler. Vatanseverlikte onlarla hiç kimse yarışamazdı. Müslümanlığı tedricen ama kendi arzuları ile kabul etmişlerdi.
Refik Özdek ’in Kiziroğlu Mustafa isimli 12 x 19 santim ölçülerindeki 171 sayfalık kitabında ikisi kısa biri uzun üç hikâye var.
İsmâil Hâmi Dânişmend, “Türklük Meseleleri” adlı eserinin “Büyük Türk Irkının Uğradığı İftiralar” başlıklı bölümünde şöyle der:
ÖSYM bu yılki TYT (Temel Yeterlilik Sınavı) sonuçlarını açıkladı. Genel eğitim sürecinin en önemli kademesi ilk ve orta eğitim dönemlerinin hâsılasını ortaya koyan sonuçlara bakıldığında tablo ülkemizin geleceği açısından kaygı verici. Bu yılki tablo aslında eğitim hayatımızda yıllardır sürüp gelen, kısır döngünün yeni bir tekrarı.
Osmanlı yönetimi Kıbrıs’ı 1571 yılında fethetti. Daha önce Ada’da Venedikliler hâkimdi. Osmanlı yönetimi, Venedikliler’in elindeki mülkü Rum Ortodoks Kilisesi’ne aktardı. Kiliseye geniş yetkiler verdi. Böylece Rum kilisesine ve toplumu güç kazandı. Giderek bu güç Türkiye’den gelip yerleşen Türklere karşı kullanıldı.
Mutluluk Ormanında her şey yolunda gidiyormuş. Okullar yaz tatiline girmiş. Çocukların bir kısmı aileleriyle birlikte denizli yerlere tatile giderken; bir kısmı da hem yazı geçirmek hem de yardım etmek amaçlı dede anneanne babaanne yanını tercih etmişler…
Prof. Sâdık K. Tural: İnsan gerçek sandıkları ve saydıkları ile değişmez hakîkat, derin hikmet arasında gelgitler yaşayan bir canlı. Bu hâllerin bir kısmı hikâye etme yoluyla oluşturulmuş metinlere yansıtılmaktadır. Bu yansımaların da taşıyan özel bir yapı olan tahkiyeli metinlerin tahlilinin yöntemli olması gerektiği açıktır.
Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış. Benim gibi züğürtler de "multimilyoner"lerden bahsedip durur. Hattâ "multimilyarder"lerin bile dedikodusunu yapar.
İleten, bilgisi görgüsü birikimi sezgisi ve dile olan hâkimiyeti bakımdan kendisini yeterli sayanlar tahkiyeli eser var etmektedirler. Roman, hikâye, piyes veya senaryo yazarları kendilerinin gözlemlediği bizzat yaşadığı, duyduğu ama içinde başka insanların da duymasını gereken incelikler bilgiler davranışlar ve değerler bulunduğuna inandığı halleri bir vakanın üzerinden anlatmak istiyorlar. Bunu anlatan insanların mizaçları çok önemli. O mizacın yanı başında, okumaya işitmeye ve yaşamış olmaya dayalı birikimleri çok önemli.
Prof. Dr. Ayşe Odman Boztosun ’un ilk baskısı 29 Ekim 2019’da yayınlanan Anayasa Candır isimli eserinin ikinci baskısı 2023 yılında yapıldı.
Prof. Dr. Sâdık K. Tural: Türk dilinde tahkiyeli ifadenin en eski karşılığı nedir, bilmiyorum; ama, bazı insanların ölümünden sonra özellikle de ağıtçı, sığıtcı, yugıtçı denilen insanların o şahsa ait küçük anekdotları günlerce manzum sayılacak bir tarzda anlattıkları biliniyor. (Anadolu’da bu türden ağıt yakma, ağıt etme yoluyla tahkiyecikler sunma işlemleri 20. yüzyıl sonlarına kadar yaşadığının şahidiyim.) Küçük bir olaya dayalı hikâyelendirme işlemine keleçü denildiğini düşünüyorum. Keleçü sözü Yunus Emre’nin bir nazmında ve daha sonraki eserlerde de hikmetli (vak’alı) söz anlamına gelmektedir.
Bilindiği üzere şimdiye kadar, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı, ilkokul, ortaokul ve liselerde öğrenciler serbest okul kıyafeti ile okullarına gitmekteydiler. Serbest okul kıyafetlerinde yaşanan bazı sıkıntılardan ötürü, Milli Eğitim Bakanlığı ilgili yönetmelikte değişikliğe gitti. "Millî Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik", Resmî Gazete' de yayımlandı.
Prof. Dr. Sâdık K. Tural: Bilginler bilgeler ve şâirler ile tahkiyeli eser yazarları varlıklar dünyâsından kendilerine ulaşan bilgilerin uyarımların adlandırılmasını ve anlatılmasını farklıca yapmak hakkını kullanırlar. Bu onların hür irâdeleriyle gerçekleştirdiği bir adlandırma, anlamlandırma ve anlatmadır.
Terör örgütü PKK iki aydır beklemeye aldığı silah bırakma gösterisini K. Irak/ Süleymaniye’de başlattı. 30 kişilik grubun başındaki Beşe Hozat sıradan bir isim değil; Kandil’deki üst yöneticilerden biri ve KCK “eş başkanı” , sembolik törene özellikle katılıyor. Böylelikle PKK silahların yakılması gösterisiyle tabanına “biz silahımızı teslim etmiyoruz, yöntem değiştiriyoruz” mesajı vermek istiyor.
Prof. Dr. Sâdık K. Tural: Anlatma adını verdiğimiz sözlü veya yazılı iletiye bağlı kompozisyon, anlatanın ilgi çekme niyetiyle yapılandırılmaktadır. İlgilenilmek, beğenilmek, başkalarının dikkatini üzerinde toplayarak saygı ve îtibar görmek her insan için -dozu farklı bir -beklenti ve çabadır. Söze dayanan kompozisyon var edenler anlatımı güzel ve etkili kılmak için özen göstererek bir iklim yapılandırırlar. Bu yapılandırma hayatın gerçeğinin yaşanmış veya yaşanmakta olanın aynen anlatılması değil gerçeğimsileştirilmesidir.
Eski çağda Grekler Karadeniz'e ‘deniz’ mânâsında ‘ pontus ’ adını vermişlerdir. Karadeniz'in güney sâhillerine de aynı isim verilmiş ve bölge sâkinlerine de ‘ Pontuslu ’ denilmiştir. ‘ Trabzon İmparatorluğu ’ olarak da anılan Pontus İmparatorluğu batıda İnebolu'dan doğuda Batum'a kadar uzanır. 150 kilometre derinlikte ve 140.000 kilometrekarelik alanda bulunan Kastamonu, Sinop, Amasya, Samsun, Tokat, Ordu, Giresun, Erzincan, Bayburt, Gümüşhane, Trabzon, Rize ve Artvin illerimiz olmak üzere toplam 13 ilimizin sözde Pontus Rum devletinin sınırları içinde olduğu iddia edilmektedir.
A. Mumcu Camisi imamı Hüseyin Çelebi Hoca her gün ikindi namazından sonra farklı surelerden ayetler okuyarak meallerini verir ve harika anlatımıyla cemaati bilgilendirir. Bu kısa sohbette ilahi mesajların bize neler ifade ettiğini zevkle dinler ve öğreniriz.
Prof. Dr. Sâdık K. Tural: Anlatma adını verdiğimiz sözlü veya yazılı iletiye bağlı kompozisyon, anlatanın ilgi çekme niyetiyle yapılandırılmaktadır. İlginilmek, beğenilmek, başkalarının dikkatini üzerinde toplayarak saygı ve îtibar görmek her insan için -dozu farklı bir -beklenti ve çabadır. Söze dayanan kompozisyon var edenler anlatımı güzel ve etkili kılmak için özen göstererek bir iklim yapılandırırlar. Bu yapılandırma hayatın gerçeğinin yaşanmış veya yaşanmakta olanın aynen anlatılması değil gerçeğimsileştirilmesidir.
Hüseyin, Döndü'yü Dokurcun’a bıraktı. Vardı yayladığı yere, topladı yükünü, çadırını, davarını. Ertesi sabahın alacası yeni sökerken dağların ardından, devesini de alarak Akçadağ'dan aşağı vurdu göçünü. Her ihtimale karşı davarın, devenin çanlarının hepsini söktü, keçelere sardı, bir çuvala doldurdu. Olabildiğince gürültüsüz, Çukurova'nın yolunu tuttu.
Prof. Dr. Sâdık K. Tural: Her insan daima ihtiyaç ile bağlı, bağlantılı ve sarılıdır. Her insan, zamana, yaşına, cinsiyetine, bilgi birikimine, sosyal ve kültürel konumuna göre başka varlıklara bağlı ve bağlantılıdır Arapçadan alınıp Türkçeleştirdiğimiz kelimelerden biri, ‘ ihtiyaç ’ adını taşıyor. İhtiyaç, eksikliği duyulan, edinilmesi mutlaka beklenen, yokluğu ve/veya yoksunluğu için tepki verilen maddî veya mânevî varlıklar anlamına gelmektedir.
                
                                    
                                    
                                    
                                    
                                    
                            
                                
                                
                                
                                
                                
                                
                                
                                
                                
