Denizlerin insanoğluna sunduğu imkânlar, ‘ sonsuz ’ denilebilecek ölçüdedir. Ülke ekonomisini diri tutar, vatanı mâmur hâle getirir, insanları refaha kavuşturur.
Prof. Dr. AHMET BİCAN ERCİLASUN 1943'te İzmir'de doğdu. 1962'de İzmir İmam Hatip Okulunu, 1963'te Edremit Lisesini bitirdi. 1963-1967 arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde okudu. 1965-1967 yıllarında Ömer Lütfü Barkan'ın yönettiği Türk İktisat Târihi Enstitüsü’nde uzman olarak çalıştı. 1967'de Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde Türk dili asistanı olarak göreve başladı. ‘
Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun , eserinin arka kapağında (eskilerin tâbiri ile) müfit ve muhtasar olarak şu bilgileri veriyor:
Güvenilir lügat hazırlayıcılarımızın önde gelen ismi olan İlhan Ayverdi, ‘ Kubbealtı Lügati ’ isimli eserinde ‘ ikon ’ kelimesini şöyle açıklıyor: ‘ Hıristiyan Ortodokslarda Hz. Îsâ, Hz. Meryem veya azizlerin tahta üzerine yapılan resimlerine verilen ad .’ İnternetin bilgiç yıldızı Google Efendi de aynı açıklamayı veriyor.
*Öğrendim ki… Hiç kimse tek hakîkat temsilcisi değildir. (İlhan Karaçay’daan) *Ahlâk iledir kemal i âdem Ahlâkiledir nizam ı âlem Ahlâka nazar edilmeyince Semt i edebe gidilmeyince Âlemde nice mâarif ehli Tercih ediyor ulema cehli
MUSTAFA CAN 01.01.1949 tarihinde Samsun ili Terme ilçesinde doğdu. İlkokulu ve ortaokulu Terme'de, liseyi Samsun 19 Mayıs Lisesinde okudu. 1972 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Yabancı Diller Bölümünden mezun oldu. Bolu Erkek Öğretmen Okulu ve iki yıllık Eğitim Enstitüsünde Almanca öğretmeni olarak göreve başladı.
GÖÇ GÜNLÜĞÜ: Mustafa Can’n ‘Sevgili Eşine armağan ettiği’ 382 sayfalık romanın arka kapak yazısı:
GÖLGE IŞIKSIZ ÜLKEDE YAŞAMAZ isimli şiir kitabı 2020 yılında Ankara’da Kurgan Yayınevi tarafından basılmıştır.
Almanca öğretmeni ve okutmanı Mustafa Can aynı zamanda velût bir şâir ve yazardır. İlk eseri 2010 yılında yayın dünyâmıza kazandırılan ‘ BİR HİKÂYEM VARDI ANLATAMAMIŞTIM ’ isimli şiir kitabıdır. İkinci eseri yine şiir kitabı olarak 2011 yılında yayınlandı: ‘ ŞEHRİ SIRTLAMAK İSTEYEN ADAMLAR ’ ve ‘ METRODAKİ ADAM ’ isimli eseri de aynı yılda okuyucu ile buluşturuldu.
Diğer taraftan, Rus istilası sırasında Ermeni cinâyetlerinden kurtulmak için; Erzurum ve Erzincan’dan, Diyarbakır üzerinden Halep ve Adana yolu ile Konya ve Sivas’a sığınan Türkler vardır. Bunlar da Araştırmacı Yazar İsmet Bozdağ’ın, ‘ Hodri Meydan ’ isimli kitabından alınan bilgilerdir. İsmet Bozdağ; ‘ Trabzon, Van, Bitlis, Erzurum vilâyetlerinin Ruslar tarafından istilası sırasında oralarda yaşayan Türklerden 500.000 kadarının Ermeniler tarafından katledildiğini, 100.000 kadarının da hicret sırasında; soğuktan, açlıktan ve bakımsızlıktan öldüğünü ’ belirtiyor. Bunların sorumlusu da Ermenilerdir.
Ötüken Neşriyat’ın Türk Edebiyatı-Deneme serisinden yayınladığı eser, 12 X 19,5 santim ölçülerinde ve 212 sayfadır. Deneme türündeki kitaplarda yazarın şahsî görüşleri ve tecrübelerinden elde ettiği bilgiler, uzun olmayan makaleler hâlinde okuyucuya sunulur. Fransız yazarlar Montaigne (1533-1592) ve Francis Bacon (1561-1626) bilinen en eski ve en çok tanınmış deneme yazarıdır.
4 gün sonra çığırtkan Ermeniler, sözde ‘ tehcir ’ olarak andıkları, ‘ sevk ve yerleştirme operasyonunun 900. yıldönümü vesilesiyle gürültü kirliliğine sebebiyet verecek. 1.500.000 Ermeni’nin katledildiği yalanını ile dünyâyı ayağa kaldırmaya çalışacak.
Ben dosyaları, not defterimi vs. topluyordum ‘ Fazlı Bey bırak kalsın .’ dedi. O anda Pazarlama Dâiresi Başkanlığından alındığımı anladım. Arabaya binene kadar konuşmadı. Araba binince şoföre ‘ Ankara'ya gidiyoruz .’ dedi. Valizlerimizi sabahtan bagaja koymuştuk. Uzun süren bir sessizlikten sonra ‘ Arkadaşlar ikiniz de başkanlıktan alınmışsınız .’ deyince, ben elimde olmadan gülmeye başladım.
Fazlı Köksal ‘ Teftiş Yalnızlığı ’ isimli eserinin 480 sayfalık birinci cildinde, 1982’den 1998 yılına kadar Türk Telekom’da devam eden görevi sırasında karşılaştığı olayları objektif bir şekilde anlatmıştı. Yönetimin yer yer zâfiyeti, personelin cin fikirliliği neticesinde, bir kısmı da göze batacak kadar ortada, apaçık, âşikâr gerçekleştirilen suiistimaller son derece ilgi çekici olaylar, yolsuzluklar yer alıyordu.
Alevîler, Hazret-i Ali’ye, yalnızca ‘Ali’ denilmesini hoş karşılamıyorlar. ‘ Hazret-i Ali ’ denilmesini istiyorlar. Muaviye’ye de ‘ Hazret-i Muaviye ’ denilmesinden rahatsızlar. Bu mâsum isteğin, bütün Sünnîler tarafından saygı ile karşılanması ve uygulanması çok kolay ve gereklidir.
Tahsin Yıldırım’ın yayına hazırladığı kitap 13,5 X 21 santim ölçülerinde ve 206 sayfadır. Eserin arka kapak yazısı:
Alevî-Sünnî meselesi İslâm Âlemi’nin gündemine, milâdî takvime göre 10 Ekim 680 târihinde (hicrî takvime göre 10 Muharrem 61’de) Hz. Hüseyin ve ailesi fertlerinin Emevîler tarafından şehit edilmesiyle yerleşti. Kabirlerinin bulunduğu yer olması sebebiyle ‘ Kerbelâ Hâdisesi ’ olarak anılır. O târihte Türkler henüz Müslüman olmamıştı. Bu sebeple Türklerin, Kerbelâ Hadisesi ile en ufak bir ilgisi yoktur. Fakat garip bir tecellidir ki… Alevî-Sünnî meselesi denilen pranga Türklerin ayağına takılmıştır.
Bilgeoğuz Yayınları ’nın sâhibi velût ve seçkin yazar Oğuzhan Cengiz , Türklerde Bozkurt isimli 13,5 X 21 santim ölçülerindeki 160 sayfalık eserinde; Türk târih ve millî kültüründe en önemli yere sâhip olan Bozkurt hakkında az bilinen, değişik ve farklı bilgiler yanında, pek çok okuyucunun kolayca ulaşması mümkün olmayan bilgiler sunuyor.