Sadettin Turhan: Hepsi kabulümüzdür. Bağışlanan kitapları daha çok okul kütüphânelerine gönderdiğim için; roman, hikâye, deneme test kitabı, sözlük, atlas gibi kitaplar benim için daha kıymetlidir. Hiçbir kitabı atmıyorum onları da başka projelerde değerlendiriyorum.
Sadettin Turhan: Net olarak ‘ hayır ’ diyebilirim. Resmî kuruluşlardan destek almak mümkün değil. Yaptığımız işi bir vakıf çatısı altında gerçekleştirebilirsek belki cüz’i destekler bulunabilir. Tek başına şahısların yaptığı bu kabil hizmetler, doğrusu yardım ve destek bulunması için bir mânâ ifâde etmiyor. Ancak şahsî ilişkiler sebebiyle hayırsever şahıslardan az miktarda destek temin etmek mümkün olabiliyor. Sağ olsunlar projeyi gördüklerinde ve sosyal medyadan tâkip ettiklerinde yapılan işin ehemmiyetinin farkına varıyorlar ve ellerinden geldiğince destek veriyorlar. Hepsine kalbî teşekkürlerini sunuyorum.
Sadettin Turhan: Öncelikli olarak bu sözleriniz ve teveccühünüz için teşekkür ederim. Sizler gibi bu işe ehemmiyet veren ağabeylerimizin ve kardeşlerimizin olması hâlâ bir şeylerin yapılması için geç olmadığını ve değerli olduğunu hissettiriyor. Teşekkür ederim.
30 Ağustos 1922: Dumlupınar'da 26 Ağustos 1922'de başlayan Başkomutanlık Meydan Savaşı , diğer adı ile Sakarya Meydan Savaşı’nda, Mustafa Kemal Paşa’ya bağlı Türk ordusu, General Trikopis'in emrindeki Yunan kuvvetlerini yenerek büyük bir zafer kazandı. Bu zafer, Kurtuluş Savaşı’nın neticesini belirledi.
1960’lı yıllara kadar gazetelerde pehlivan tefrikaları olurdu. Bu tür yazıların bir hayli de tiryakisi vardı. Millî sporumuz güreşle alakalı haberler gazete sayfalarını süslerdi. İnsanlarımız, güreşçilerimizin olimpiyatlardaki başarılarıyla memnun ve mesut olurlardı. Köy ve mahalle duvarları, şampiyon güreşçilerimizin büyük boy fotoğraflarıyla süslenirdi. Şampiyon olan, madalya kazanan, güreşçilerimizin sayısı azaldıkça güreşle ilgili yazılar ve tefrikalar da azaldı.
Türkler, insanlığın faydalanacağı bilgilerin üretilmesinde önemli görevler başardılar. Müslüman olmadan önce, savaş âletleri yapımında, demircilik, ziraat, hayvancılık, tıp ve sanat gibi alanlarda dikkate değer tecrübe sağlamışlardı. İslâmiyet’i kabul etmelerinden sonra gerek insanî gerekse İslâmî ilimler alanında önemli atılımlar gerçekleştirdiler. Medreseler ve diğer eğitim kurumlarıyla İslâmiyet’e hizmet ettiler.
Babalarının, fedakârca çalışmalarını anlatan 20 kişi ile yapılan sohbetlerin kitabı… Ömer Hünkâr Ilık’ın gayretleri ile hazırlanan kitap için Rotterdam Belediyesi destek verdi.
İnancı sağlam bir Müslüman için rehber, Kur’ân-ı Kerîm ve Peygamber Efendimiz’in sünnetleridir. Her Müslüman gerek iyi niyetli gerekse kötü maksatlı, kendisine yapılan her telkini bu süzgeçlerden geçirmek mecbûriyetinde olduğunu bilmelidir. Bu mecbûriyete uyabilen Alevîler’in sayısı, hiç de az değildir. Onlarla Sünnîler’in anlaşmazlığı yoktur.
İslâmiyet’in Kur’ân-ı Kerîm’den ayrılmayan değişik yorumları, Kaynağını Uluğ Türkistan’da Ahmed Yesevî’den (1093-1166) alan sevgi ırmağı; Hacı Bektâş-ı Velî (1209-1271), Sarı Saltuk (1369-1429), Yunus Emre (1238-1328), Geyikli Baba (1275-1350), Somuncu Baba (1331-1412) ve Hacı Bayram-ı Velî’den (1340-1430) oluşan kolları ile bizi kuşatıyor. Bu kaynaşmada, kendisi için tehlike vehmedenler, Türkiye Müslümanlarını, Sünnî - Alevî diyerek bölmeye çalışıyorlar. Bölücülere karşı Sünnîler ve Alevîler birleşmeli. Nerede? Diye sormaya gerek yok. Birleşme yeri bellidir ve tektir: Alevî - Sünnî çatışması çıkarmak isteyenlerin karşısında birleşilecektir. Bu birleşme, gerçekte ‘ aslına dönüş’ olacaktır. Çünkü başlangıçta hiçbir ayrılık - gayrılık yoktu. Birdik, birlikteydik.
Güzel vatanımızda yaşayan ve yaşamaya devam etmekte kararlı olanlar; farklı gruplara, değişik düşünce ve yorumlara değil, farklılıkların ayrılıklara dönüşmesine karşı çıkmalılar. İslâmiyet’in farklı renk tonlarının zenginliğimiz, dilediğimizi seçme hürriyetimiz olduğunu bilmeliler.
İranlılar tarafından ‘simurg’ Araplarca ‘anka’ biz Türklerde ise ‘zümrüd-ü anka’ olarak bilinen bir kuş cinsidir. İslâm tasavvuf ve sanatında geniş çaplı olarak yer alır. Efsânelere göre Kafdağı’nın tepesinde yaşamaktadır, çok parlaktır ve ona bakanların gözü kamaşır. Ayrıca insanlar gibi düşünür ve konuşur.
BİR OKUYUCUMUN GÖNDERDİĞİ MEKTUP: ORMANLARIMIZI YUNAN-PKK YAKIYOR! İKTİDAR-MUHALEFET BAKIYOR! İÇİŞLERİ BAKANI NERDE?! MİT, NE YAPIYOR?!
Dr. Sırtlı: Ormanlarımız yurdumuzun olmazsa olmazıdır. Maalesef orman varlığımız hem alan bakımından ve hem de bölgeler arası dağılım bakımından yeterli değildir. 20 milyon hektar Ormanlık alanımızın 10 milyon hektarı açık alan ve bozuk ormandır. Yâni bizde orman alanı %25 gözüküyor.
Dr. Sırtlı: Canlı her şeyin temeli sudur. Orman olan yerler su deposudur. Su kaynaklarının oluşması yağan yağmurların eseridir. Yer altı su depolarının devamlılığı da buna bağlıdır.
Dört kitaptan oluşan, ‘ Ziya Gökalp Külliyatı ’ diyebileceğimiz serinin dördüncü kitabı Oğuzhan Cengiz tarafından yayına hazırlanmıştır. Diğerleriyle aynı ölçüde ve 360 sayfadır. Önceki kitaplarla oluşan ‘ Ziya Gökalp dehâdır ’ kanaatini doğrulayan ve pekiştiren kitap, diğerleri gibi bilgi hazinesidir.
Dev projenin diğerleriyle aynı ebatta, 400 sayfalık 3. Cildi, ‘ Türk Medeniyeti Târihi / Hars ve Medeniyet ’ adı ile Oğuzhan Cengiz tarafından yayıma hazırlandı.
Mâhir Ünlü’nün yayıma hazırladığı 13, X 24 santim ölçülerindeki 224 sayfalık kitapta, Ziya Gökalp, Kızıl Elma ve Altın Işık isimli eserleriyle Türk milletine yeni ufuklar açıyor, yeni hedefler gösteriyor.
Ziya Gökalp (1876-1924) ‘ Türkçülüğün Esasları ’ isimli eseri ile anılır. O, ilk Türk sosyoloğudur. Sosyolojiyi, ilmî bir disiplin hâline getiren Fransız sosyoloğu Emile Durkheim'ın (1858-1917) görüşlerini zaman zaman aynen tercüme etmiş, zaman zaman da Türk milletinin düşünce sistemine, Türk Devlet anlayışına uygun yorumlarla Türk sosyolojisinin kurucusu unvanını elde etmiştir.
*Öğrendim ki… Öğretmek, iki defa öğrenmektir. (Mehmet Kâmil Berse’den

