Hocamız, öncelikle anlatmak, anlamak, anlaşmak kelimelerinin kökenini vererek yazıya başlıyor. An-ladığını başkalarına an-latmak ve an-laşmak kelimeleri Türkçe ANG (nazal/damak n’si) kökünden üretilen kelimelerdir diye tespit ediyor. Yazının düşünsel seyrini hocamızın şu cümleleriyle takip edelim:
Türkçeye Fransız kalan TDK, İngilizce ve Fransızca kelimeleri Türkçe kelimelerden daha dikkatli yazıyor. İngilizce ve Fransızca kelimelerin aksan işâretinden tutun, çift yazılan harflerine kadar her şeyi için titizlik gösteriyor.
Kader Hoca’mızın titiz ve dikkatli çabaları ile okuyucuya ulaşan bu kitapta yüzden fazla kavramın tanımı ve açıklaması var. Diğer kitaplarında da çok geçen anlatma ihtiyacı kavramı Sadık Hoca’mızın anahtar kavramlarındandır. O bunu öncelikle insan olmanın sonra da toplumla ilişki kurmanın önde gelen aracı sayıyor. Sadık Hoca’nın anlatma ihtiyacı kavramına yüklediği üçüncü işlev ise edebiyat eserlerini var etmesidir. Başta Sadık Tural ve Kader Eş Hoca olmak üzere siz değerli hocalarıma teşekkür ederim. Şimdi konuşmalarını yapmak üzere sözü Felsefe öğretmeni Kader Hoca’ya bırakıyorum.
Çiğdem Cebeci : Sayın Hüseyin Hoca’mız, Sayın Sadık Hoca’mız, Sayın Pakize Hoca’mız, Sayın Mehmet Akif Hoca’mız, Sayın Ahmet Hoca’mız ve kıymetli hocalarımız belli aralıklarla yapılan Ankara Küllük toplantısına hoş geldiniz. Hepinizi şahsım adına saygı ile sevgi ile selâmlıyorum.
İşte okurken, yazarken, ders verirken ve hayatımı sürdürürken alışkanlık haline getirdiğim temel ilkelerden bazıları. Bu ilkeler benim dünya görüşümün temelini oluşturuyor ve hayatımı kolaylaştırıyor.
Vatan; ocak’tır, yuva’dır. Ocak veya yuva olmayınca âile’nin; ‘vatan’ olmayınca da ‘milletin birliği’ sağlanamaz.
Hapishaneler tıka basa dolu. Etraf, suçlu ve suç işleme potansiyelli çirkeflerle dolu. Siyasetin dili şiddet içeriyor. Vatandaş zıvanadan çıkmış, sataşmaya bahane arıyor. Haberleri izlemek yürek istiyor.
"Hekimi kendine yakın ve iyi tut" Kutadgu-Bilig 1070
Dil sevgisi; vatan sevgisi, ana sevgisi gibidir. Sınırsızdır, her türlü fedakârlığı gerektirecek kadar engindir. Bundan dolayıdır ki Yahya Kemal Beyatlı şöyle söylemiştir:
Tebük seferine mazeretleri olmadığı halde katılmayan üç kişi, Peygamber'imiz tarafından cezalandırılmışlardı. Efendimiz, Müslümanların bu üç kişi ile konuşmalarını yasakladı. Gerçekten bu çok ağır bir ceza idi. Çarşı - pazarda kimse bunlara Selam vermez ve yüzlerine de bakmazlardı. Bu üç kişi çok daralmış ve bunalmışlardı.
Haydi çocuklar masallar diyarındaki mutluluk ormanına gidiyoruz. Biliyor musunuz? Mutluluk ormanına ilk defa bir sinema açılmış. Adı da neşeli saatler konmuş. Sinemanın çalışmaya başladığı ilk gece önce Asla Kral Güçlü ormanın hem yöneticisi hem de Kralı önce kendi görmeliymiş ki orman sakinleri için tehlikeli bir durum var mı anlamalıymış.
Arapçada “vudu” kelimesi ile ifade edilen abdest farsça kökenli bir terim olup sözlükte: temizlik ve güzellik anlamlarını ifade eder. Dini terim olarak abdest şöyle tarif tanımlanmıştır:
Eğer "soy ismi" kelimesini yazacaksan böyle ayrı (soy ismi) yazacaksın. Ama "soyadı" kelimesini yazacaksan böyle bitişik (soyadı) yazacaksın. Sakın "Niçin?" diye sorma! Niçin biri ayrı, diğeri bitişik yazılırmış; takma!
Dr. Öğretim Üyesi Hasan Kızıldağ ’ın; Prof. Dr. Âdem Öger, Doç. Dr. Âdil Çelik, Prof. Dr. Alimcan İnâyet, Dr. Atilla Bağcı, Prof. Dr. Bülent Bayram, Doç. Dr. Berna Ayaz, Prof. Dr Durmuş Arık, Prof. Dr. Fuzûli Bayat, Prof. Dr. Hanife Nalân Genç, Prof. Dr. Kadriye Türkân, Prof. Dr. Karl Reıchl, Doç. Dr. Kevser Gürcan, Doç. Dr. Kübra Yıldız Altın, Prof. Dr. Mehmet Aça, Prof. Dr. Mehmet Ali Yolcu, Prof. Dr. Mustafa Sever, Doç. Dr. Nursel Uyanıker, Dr. Sâcide Fikret Çobanoğlu, Uzman Arkeolog Sergen Çirkin, Prof. Dr. Yaşar Çoruhlu ve Dr. Yaşar Kalafat makalelerinden ve kendisinin ‘ Türk Şamanizmi’nin Hürriyeti ve Dünyâdaki Benzer Sistemlerinden Farklılığı ’ başlıklı makalesinin yer aldığı 16,5 X 26,5 santim ölçülerinde, 451 sayfadır.
Kurban Bayramı yaklaşıyor. Allah’a yaklaştıran kurban ibadeti için samimi Müslümanlar hazırlıklarını yaparlarken Allah ile aldatma ustaları da kurban piyasasında yerlerini aldılar.
“Bütün mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır...” Tolstoy,
Koca ömrü geçirdim didinip kıt-kanaat; Ne zulme boyun büktüm ne de ettim itaat; Geri geri işledi kolumda eski saat… Senin ekmeğin tâze, benim yediğim bayat; Helâldi kazandığım, aldım ondan büyük tat;
Zaman durmadan geçip gidiyor. Yıllar geçip giderken yaşamın gerçeklerini de sürüklüyor. Ardında kalan zamana bakıyorsun neler yaşanmış, neler geride kalmış diye! Öylesine büyük bir değişim ki bu! Görünen gerçekler karşısında insan şaşırıp bakakalıyor.
Saygı kelimesini çok seviyorum. Saygı, önce kendimizle başlıyor. Kendimize saygı duymuyorsak, başkasına veya başka şeylere de duymayız.
Farklı etnik kökenlere ait olsa bile aynı coğrafya içinde yaşamak için ortak gayret gösteren topluluklar; ortak bir târihi, ortak bir kültürü paylaşması neticesinde millet vasfına sâhip olurlar. Milletlerin millî kimlik kazanmasını sağlayan millî kültür kısa sürede meydan gelen bir birikim değildir. Aksine millî kültür ardında yüzyılları barındırır.