İnsan vahşi insan kötü İnsan şeytana tutsak olmuş Her şey benim her şeyde ben
Ötüken Neşriyat’ın Türk Edebiyatı-Deneme serisinden yayınladığı eser, 12 X 19,5 santim ölçülerinde ve 212 sayfadır. Deneme türündeki kitaplarda yazarın şahsî görüşleri ve tecrübelerinden elde ettiği bilgiler, uzun olmayan makaleler hâlinde okuyucuya sunulur. Fransız yazarlar Montaigne (1533-1592) ve Francis Bacon (1561-1626) bilinen en eski ve en çok tanınmış deneme yazarıdır.
Dünyâ değişiyor...Bu, elbette ki, yeni bir şey değildir!.. Zîra değişim; dünyâ kurulalı beri devam eden bir hâdisedir. Hem iyiye hem de kötüye doğru olabilir ve sosyal hayatın da icabıdır!..
İnsanlarla, uyum, anlayış, uzlaşma içinde ilişki nasıl kurabiliriz? Hangi insana kendimizi yakın hissederiz? İnsanlara yakışır şekilde, dostça bir ilişki kurmak çok mu zor?
"Hekimi kendine yakın ve iyi tut, O’nun haklarını koru" Kutadgu-Bilig-1070
4 gün sonra çığırtkan Ermeniler, sözde ‘ tehcir ’ olarak andıkları, ‘ sevk ve yerleştirme operasyonunun 900. yıldönümü vesilesiyle gürültü kirliliğine sebebiyet verecek. 1.500.000 Ermeni’nin katledildiği yalanını ile dünyâyı ayağa kaldırmaya çalışacak.
Rabbimize şükürler olsun, bir İslam Ülkesinde ve mü'min bir ana- babadan dünyaya gelmişiz. Akil baliğ olunca, ömür boyu yaşayacağımız, Yüce dinimizin tüm gereklerini öğrenmemiz gerekiyordu.
Ben dosyaları, not defterimi vs. topluyordum ‘ Fazlı Bey bırak kalsın .’ dedi. O anda Pazarlama Dâiresi Başkanlığından alındığımı anladım. Arabaya binene kadar konuşmadı. Araba binince şoföre ‘ Ankara'ya gidiyoruz .’ dedi. Valizlerimizi sabahtan bagaja koymuştuk. Uzun süren bir sessizlikten sonra ‘ Arkadaşlar ikiniz de başkanlıktan alınmışsınız .’ deyince, ben elimde olmadan gülmeye başladım.
Batan gün her gün başka renk sanki Bir tuval oluyor gökyüzü Bulutlar renkten renge bürünüyor Ne güzeldir akşam vakti
Fazlı Köksal ‘ Teftiş Yalnızlığı ’ isimli eserinin 480 sayfalık birinci cildinde, 1982’den 1998 yılına kadar Türk Telekom’da devam eden görevi sırasında karşılaştığı olayları objektif bir şekilde anlatmıştı. Yönetimin yer yer zâfiyeti, personelin cin fikirliliği neticesinde, bir kısmı da göze batacak kadar ortada, apaçık, âşikâr gerçekleştirilen suiistimaller son derece ilgi çekici olaylar, yolsuzluklar yer alıyordu.
Kimsenin derdi, dîğerininkine uymuyor...Yeni değil, kâinat kurulalı beri, bu, böyle!... Benim kendi derdim bile öyle!.. Bir günüm değil, bir anım bile, bir diğeriyle aynı değil!.. Dert önde; biz, peşindeyiz...
Hemen hemen her şehirde içinde bulunduğu toplumun dertleri, sıkıntıları ve beklentileriyle kendini sorumlu tutan gönül insanları vardır.
Dilin en sırlı, özel, güzel işlevi genel olarak nazım, özel olarak şiir adlı farklıca bir iletişim kurmasıdır. İlgi ve etki uyandırıcılık güzel ve bir ölçüde örtülendirilmişlik taşıyan şiirdeki dil, kelimelerdeki ses, anlam ve çağrışım halkalarına bağlı bir iklimdir.
• Kendimizle ve çevresine ilgili farkındalığımızın artması, • Olaylara ve insanlara daha geniş bir perspektiften bakabilmemiz, • Daha az az yargılıyor olmamız,
Şâir ise, bu ünvanlara bağlı insanların özelliklerinden bazılarını yansıtan, duygu ve hayalleri bakımından coşkunluk gösteren, dilin inceliklerini arayan bir yansıtıcıdır. [1] Duygular ve hayaller, şairin iç beninde fikir nitelikli hükümlere yol açınca onlara en özel, güzel ve beğenilir bir düzenleme kazandırılıyor. [1] Genel olarak nazmın özel olarak da şiirin âhenk ve şekil bilgisi ile bediî tefekkürü dokuyan söz ve anlam sanatlarına, bunların bağlı olduğu kavram bilgisi konusunda bağımsız kitaplar ayrı, sözlükler ayrı birer kaynaktırlar. Çankırılı Ahmet Talat’ın, Ali Nihat Tarlan’ın ansiklopedik nitelikli sözlüklerini kullananlar neredeyse hiç kalmadı. Kavram bilgisi konusunda Kubbealtı’nın yayını üç ciltlik Misalli Büyük Türkçe Sözlük , A.K.M Başkanlığı’nca hazırlatılan 6 Ciltlik Türk Dünyası Edebiyat Kavramları ve Terimleri Sözlüğü uzman sayılanların bakması gereken eserlerdir. Ayrıca, L. Sami Akalın’ın, Hikmet Akdemir’in, Yılmaz Soyyer’in, Numan Külekçi’nin, İsa Kocakaplan’ın, Leyla Akgün’ün ansiklopedik nitelikli sözlük çalışmalarından da yararlanılabilir.
Alevîler, Hazret-i Ali’ye, yalnızca ‘Ali’ denilmesini hoş karşılamıyorlar. ‘ Hazret-i Ali ’ denilmesini istiyorlar. Muaviye’ye de ‘ Hazret-i Muaviye ’ denilmesinden rahatsızlar. Bu mâsum isteğin, bütün Sünnîler tarafından saygı ile karşılanması ve uygulanması çok kolay ve gereklidir.
Hangi din, inanç, mezhep, tarik ve cemaatten olurlarsa olsun mecnun, meczup veya akıllı görünümlü vahiy inkârcılarının da cinlerle ilişkiler kurabildiği söylentisi yaygındır; medyumların bir kısmının ve büyücülerin her toplumda ve inanışta varlığını devam ettirdiği inkâr edilemez. [1] Bu türden vahiy dışılıklarla yaşayan, fikir ileri sürenler, inançları bilgiye ve samimiyete dayalı insanları ötekileştirip dışlama, etkisizleştirme, yetkisizleştirme konusunda çabalar gösterirler. [1] Musevi veya Hristiyan yahut Müslüman bazı insanların geçmişten gelecekten haber verdikleri, büyü, sihir yaptıkları bilgisi, binlerce yıldır bu coğrafyanın gerçeklerindendir. Cinlerle ilişki ve kutsal kitapların hükümlerini kötüye kullanma yolu ile insanları etkileme konusundaki işlemlere büyü, sihir, maji denilmektedir. Bu konuda merhum Hikmet Tanyu’nun yazdığı “Büyü” maddesine( DİA, C.8, s. 501-506) bakılabilir.
İç benlik denizindeki her türden parçacığın duyguyu, hayali, tefekkürü farklı ilham , ş a’r ile keşf ve s ır adlı -halkın bâde içmek dediği- nitelikli hâllerle enerjilenmesi, hem hikmetli beyanı, hem bediî tefekküre dayanan ifadeyi var ediyor. İlham, keşf, şa’r, sır nitelikli enerjilenmelerle iç ve dış benliğini-kimliğini biçimlendirenlerin bir kısmı rind , [1] zâhid, vâcid, abdal, meczup, bir kısmı ise mecnun olarak etiketleniyorlar. [1] Rind kavramı 1. inançlar başta olmak üzere, kural ve yasaklara uymayan, 2. pervasız, laübâli, 3. güzel ve güzelliğin yansıması olan kişi, durum ve varlıklar dışındaki her ögeye ilgisiz, 4. Allah ile bağ kurdurucu çok özel ve gizli yol ve uygulamalar dışındaki inanç ve ritüelleri reddeden, 5. Sezerek bilmeyi, ilham edilmişi söylemeyi, irfan ile hareket etmeyi benimseyerek yaşayan, bu özellikleri yüzünden, toplumdaki ‘gerçek’ anlayışı ile ayıp, günah, gülünç ölçütlerine pasif direniş gösteren insan tipinin adı ve niteliğidir. Rindlik herhangi bir dine aitlik değil, o kişinin kendine özgü fizik ve metafizik kabullerle yaşamasıdır. Rindin ve rindliğin nazma, şiir sanatına yüklediği anlam ve işlevin özel olacağı kaçınılmazdır. Rindlerin, şiiri iletişimin öncelikli aracı ve yöntemi saydıklarını vurgulamalıyım. Melâmî ve sûfî kavramları, 11. yüzyılın başlarından şia etkisinin arttığı 15. yüzyıl ilk çeyreğine kadar, şer’î emir ve kurallarına uyan, iç benliği bunlarla yuyan tipler iken, bu yüzyıldan itibaren sınırlamaları yok sayan vecd hâllerine teslim olma anlamındadır. Rind için bir din veya mezhepten söz etmeden de yaşananlar, sûfi ve melâmî olanlar için İslâmî bir heyecan ve cezbe hâlidir. Sûfilerin, dâilerin veya zâhitlerin uyduğu kurallar karşısında melâmiler ve kalenderîler daha pasif, yasaklara ilgisiz yaşantıların ve ifadelerin sahipleridir. Türklerin Müslüman olmasından sonra sûfilik veya zahitlik yolundan yürüyen grupların bir kısmı melâmî veya kalenderî kavramıyla adlandırılan yaşantılar, cezbeli hâller ve ritüeller göstererek tanınmış, bilinmişlerdir. Bu kavram bilgisi ve yaşantılar için MEB Klasikler dizisinden Fars edebiyatından yapılmış çeviri eserlere bakılmalıdır. Ayrıca bk., Nasrullah Pürcevadî (Fasçadan Çev. Hicabî Kırlangıç) Can Esintisi: İslâm’da Şiir Metafiziği, İst. 1998 ; Abdülkadir Geylani’den Yolun Esasları-52 Sohbet (Çev. Dilaver Gürer),, İst. 2015, s. 94-139; Yılmaz Soyer, Hünkâr: Ansiklopedik Bektaşilik Sözlüğü, İst. 2019; Leyla Akgün, Pir Sultan Abdal Sözlüğü, 2. bs. , Ank. 2022.
Bahar geldi geliyor Tabiat canlanıyor İnsan ruhu uyanıyor Yeni hayaller yeni heyecanlar Peşinde Gözlerinde mutlu bakış Kalbinde yeni heyecanlar
Özbekistan ve Kazakistan’dan sonra Türkmenistan da Mart ayında Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ni tanıyarak büyükelçi atadı. Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasının ardından bağımsızlığını kazanan Türkmenistan Orta Asya bölgesinde İsviçre gibi tarafsız bir devlet olmak istiyordu; bunu dış politikasının temel stratejisi olarak 33 yıldır uyguladı. Türk Devletler Teşkilatı’na bu gerekçeyle katılmayarak Macaristan ve KKTC gibi “Gözlemci Üye“ olmayı tercih etti.