Batı Trakya coğrafi bir bölge adıdır. Günümüzde Yunanistan sınırları içinde ve kuzeydoğu kısmında bulunmaktadır. Doğusunda, Türk-Yunan sınırını belirleyen Meriç Nehri; batısında Mesta-Karasu nehirleri; Kuzeyinde Bulgaristan; Güneyinde Ege Denizi bulunmaktadır. Bu bölge, 24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşması ile Yunanistan’a bırakılmıştır.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim’deki grup toplantısında terörist başı Öcalan’a “Tecrit kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Grubu toplantısında konuşsun; silah bırakıldığını ilan etsin, örgütünün tamamen bittiğini, lağvedildiğini açıklasın. Bu kararlılığı ve dirayeti gösterirse yasal düzenleme yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın” çağrısı şahsi fikri midir, Devletin “üst akıl” diye tanımlanan ilgili birimlerinde enine boyuna incelenmiş midir, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konu görüşülüp mutabakata varılmış mıdır?
Ey kurumlu dilciler! Ey resmî lügatçiler!
Yıl 2005 Kanada KEBEK (Q ve bec)’te Dünya ÇEVRE ve ORMANCILIK fuarı. 148 ülkenin katıldığı bu fuara TÜRKİYE olarak bizde katıldık.
Yenidoğan çetesi olayı, ülkemizde ahlâksızlığın, alçaklığın, soygunculuğun kısacası çürümenin habis bir hastalık gibi derinleşip yaygınlaştığını gözler önüne serdi. Aralarında doktorların da bulunduğu 22 şüpheli tutuklandı, 47 kişi hakkında soruşturma sürdürülüyor.
Anadolu’nun muhtelif yörelerinde o coğrafyanın iklim şartlarına ve özelliklerine göre giysiler kullanılmaktadır.
Bir varmış iki yokmuş, iki kaybolunca matematik öğretmeni de napacağım ben deyip kaybolmuş çünkü ikisiz matematik olmuyormuş. Neyse nerede kalmıştık.
Kocaeli’nde yine bir Kitap Fuarı’nı ardımızda bıraktık. Yoğun ziyaretçileriyle hayli renkli geçen fuarda, geçen yıllardan farklı değişiklikler izledik.
Başlık; Yazar Oğuz Çetinoğlu’nun son kitabının adıdır. Çetinoğlu; ciddiyetle ve samimiyetle, çok önemli bir konuya neşter vurmakta, tespitler yapmakta ve ilgililere çareler sunarak onları uyarmaktadır.
Fizik, kimya, edebiyat, barış, fizyoloji ve tıp alanında en iyilerin seçildiği Nobel Ödülü’nün ekonomi dalındaki sahibi Ermeni kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Prof. Dr. Daron Acemoğlu oldu. Orhan Pamuk ve Aziz Sancar’dan sonra Türk vatandaşlarının kazandığı üçüncü ödülü Prof. Dr. Daron Acemoğlu’nun kazanması gururumuzu okşarken bir takım ön yargıları da göz önüne serdi.
Türkçeden bütün yabancı (!) kelimeleri defetmek gāyesiyle kurulan TDK -diğer bütün işler gibi- bunu da eline yüzüne bulaştırdı.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş 10 Ekim’de Gazi Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Programındaki konuşmasında yeni anayasayla ilgili görüşlerini açıkladı. Kurtulmuş, Anayasa metninde “değiştirilemez” olarak nitelendirilen ilk dört maddeden 3. maddeyle ilgili şöyle diyor: “Devletin ülkesi olmaz, Devletin milleti olmaz. Bu metin Milletin devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü şeklinde ifade edilmelidir. Bu seçkinci devletçi anlayışın da yeni anayasada milletin gücü üzerine yükselen bir devlet anlayışıyla yeniden ele alınmasının önemli olduğunu düşünüyorum.”
Cumhuriyet öncesinde İstanbul’un içme suyu işleri, verilen imtiyazlar ile yabancı şirketler tarafından yapılmaktaydı. O yıllarda ülkede, rüşvet, irtikâp almış başını gidiyordu.
Arapça İ sim tamlamas ı olan Nehcü'l-Belâga, ‘Belagat yolu’ demektir. Belâgat ise; Bir duygunun yahut dü ş ü ncenin s ö zl ü olarak ifadesinde s ö z ü n a çı k, anla ş ı l ı r, etkili, g ü zel biçimde söylenmesini ifâde etmektedir.
Bir varmış iki yokmuş, iki kaybolunca matematik öğretmeni de napacağım ben diiyip kaybolmuş, çünkü iki siz matematik olmuyormuş. Neyse nerede kalmıştık.
İnsanın gönlünde ‘güzellik’ olmayınca, onun tecellisi için, onu arama ve bulma yolculuğuna çıkması da düşünülemez!
Yarım asır önceydi. Henüz 1980 ihtilali üzerimize çökmemişti. İdealist üniversite öğrencileriydik. Yoluna baş koyduğumuz ve adına “Dava” dediğimiz bir düşünce dünyasının içindeydik. Hayallerimiz Tanrı Dağı kadardı. Bize göre ülkemiz tehdit altındaydı ve Sovyet Rusya her an ülkemizi işgal edecekti.
"Dil Devrimi", RİT (Resmî İkāmeli Türkçe) ve TDK hârikalarından "yönder" resmen kerâmet göstermiş: Bugünün "mentör"leri, vaktizamânında TDK ve "Dil Devrimi"nin sihirli dokunuşuyla yücelip birer "mürşid" olmuşlar meğer.