Prof. Dr. NEZAHAT ÖZCAN: Hocamızın yeni yayınlar da daima gündemindedir. Sorulara Cevaplar -II- içinde Banu Hanım’ın bir sorusuna verdiği cevapta, yazılarında, sohbetlerinde yeni yayınları takip ettiğini görmek mümkün. Sayın Cumhur Aksel, Sadık Hoca’nın yeni tanıdığı isimlerden. Aksel, Türk’ü merkeze alıp Dünya’daki konumu, mevcut vaziyetimiz nedir’i izah etmiş, 3 ciltlik kitaplarında: “Cumhur Bey, TÜRK adlı halkın kökenini, değişim ve dönüşümünü, Türklüğe yapılan iftiraları işleyen akademik niyetli üç ciltlik kitap yazdı: ÖTEKİ 1-2-3...” (S. 303). 2017, 2019, 2022 tarihli kitapların isimleri sırasıyla şöyle: Öteki: Ötekileştirmenin Kaynaklarına Kısa Bir Bakış Ve Türkler I; Öteki 2: Efsaneden Gerçeğe Türklerin Tarihi II; Öteki 3- Osmanlı'nın Çöküş Sürecinde ABD'nin Yükselişi.
Prof. Dr. NEZAHAT ÖZCAN: Yazar Oğuz Çetinoğlu, sayıları gittikçe azalan asıl mesleği Türklük Bilimi ile ilgili olmadığı hâlde vatanının, dininin, milliyetinin önemli şahsiyetlerini yazma noktasında da sahiplenen münevverlerimizden.
Prof. Dr. NEZAHAT ÖZCAN: “Kıymet bilmeyen toplumlarda kıymet yetişmez” cümlesinin sahibi, edebiyat tarihçimiz İsmail Habip’i analım mı burada Çiğdemciğim. Sadık Hoca edebiyat tarihine adları zaten geçmiş (Yahya Kemal, Ahmet Haşim, M. Emin Yurdakul vb. gibi) edipleri, kendi penceresinden işliyor.
Prof. Dr. NEZAHAT ÖZCAN: Senin de fark ettiğin gibi Çiğdemciğim, Hocamız, ihtisas alanı olarak “edebî türler” ile “edibler” sınırlarını aşarak aslında insanı ilgilendiren ve onun muhatabı olan/olması gereken her alana vâkıf olmayı seviyor ve bunu gerçekleştiriyor da. Hoca okumayı, yeniyi öğrenmeyi bir ihtiyaç, hayat tarzı olarak benimsemiş. Sözlü ve yazılı bir üslûp bütünlüğünün oluşabilmesi için günde en az 4 saat okuma yapmanın elzem olduğunu bizlere söyler.
Prof. Dr. NEZAHAT ÖZCAN: Hocamızı Ankara’da Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 3. Sınıf Yeni Türk Edebiyatı derslerimizde tanıdık (1988-89). Bölümün ilk mezunları olacaktık. Heyecanlıydık. “Türkolog” ünvanı alacağımız için de ayrıca bir gurur taşıyorduk.
A-Malzemesi Bakımından: 1-Malzemesi, ses, âhenk olan: Müzik.
Bu sınıflama aynı zamanda güzel sanatlarda, basitten karmaşığa, müşahhas tan mücerrede, maddeden mânaya, faydadan güzele doğru bir gelişmeyi göstermesi bakımında da değerlidir.
‘İslâm'a göre figür yoktur, fakat belli bir zaman için birleşmiş atomlar vardır. Ve çizgi, İslâm’a göre yerini değiştiren bir noktadır. Aslında bu târif de tamamı ileyenidir’ ve eski Yunan'ın hendeseci karakterine nazaran İslâm’ın yerini tâyin etmektedir (Bkz. Din ve San’at Burhan Toprak, Varlık Yayınları, sf: 8, 9).’
Âdem’den başlayarak sâhifeler (suhuf) alan, sâdece vahiyle görevlendirilen, kendisine kitap indirilen haber verici (peygamberler)ler, nebi, resul adını taşıyan özel kişiler, insanların put, büt, sanem, ikon adı verilen Allah’ın güzel isimleri ve anlamları konusunda geniş bilgi için bakınız:
Sanat adına sunulan, objeleştirilen, eserleştirilen bütünlüklerin aslı, modeli örneği, Allah’ın yarattıklarıdır. Bu yaratıkları olduğu gibi taklit etmek de bunlardan seçme ve ayıklamalar yapmak da, asıl bütünlüğüne daha çok müdâhaleler yapmak da, hoş, güzel, ulvî heyecanlar uyandıran bütünlükler hâline dönüştürülebilir.
(İKİNCİ BÖLÜM) Allah, hâlik (yaratıcı) sıfatıyla, her şeyin kendine özgü özellikleriyle ve yaratılışına uygun olarak devam ettiği zaman düzen oluşturacağını belirttiği bir sistem kurmuştur. İnsan da dâhil, her bir varlık hem kendi içinde hem de diğer varlıklarla işlev bakımından tamamlayıcı, devam ettirici, zenginleştirici bir yapıya sâhiptir.
İnsan, Gerçek, Hakikat Kavramları Sanat eseri sayılacak kompozisyon, hoşluk, güzellik, ulvilik verecek heyecanlara yol açacak nitelikler taşıyan yeni bir obje yeni bir bütünlüktür; ortaya çıkan yeni bütünlüğün gerçekler dünyasındaki asıl formu, şekli, rengi, durumu, boyutları, söylenişi, melodik yapısı vb. ile ilgisi kalmamış gerçeğimsi bir yeni kompozisyon oluşmuştur.
S.K.T: Birer ölçüt olan iki önemli kavram var: Yoğunlaştırılmış merak; edebî değere bağlı beklentiler. Olay örgüsüne dayalı anlatma ihtiyacını karşılamak üzere meydana getirilmiş eserleri bu iki ölçütün yardımıyla çözümleyip, hükme bağlamamız gerekir. Bilim kurgu ve/veya fantazmagori ile masal ötesi eserlerde insanın merakını hem çok fazla uyarmak, hem de diri tutmak, eksiltmemek ana hedeftir.
S. K. T: 1980 öncesindeki yüzyıl içinde, tarihî bilgi ve gerçekliği de, edebî değeri de vazgeçilmez saymak yerine, macerayı, meraka bağlı gerilimi öne alan fakat tarihî roman olarak bilinen eserler yayınlandı. Bunların bir kısmını okumuştum. Okumadığım yüzlerce eser vardır. Siyasetin yöntemlerinden olan, karşıtlığa dayalı, taraftar toplama niyetinden doğan övmeci veya sövmeci yahut dövmeci tavırların bilimlik sayılan araştırmalara yansıması çok üzücüdür.
S.K.T: Bizim şahidi olmadığımız zamanda nelerin, nasıl yaşandığına bağlı meraklar, insan zekâsının en temel yönelişlerinden biridir. Günümüzü ve hattâ geleceği kurma yönünde çok önemli katkılar sağlayan bilgi ve bilinç kazanmak için, geçmişte yaşanmış ve yaşatılmış olanları bilmek, öğrenmek gerekir.
Son olarak tahkiye kelimesine değineyim: Batı dillerindeki narrasyon kavramı olay (lar)a dayanarak, merakla bezeyerek anlatma işleminin adıdır. Olay örgüsü, üstleniciler ve merak adlı yapılandırıcılar yardımıyla var edilen gerçekleşmeye narration demek yerine, tahkiye denilmelidir. Tahkiye, olay, üstlenici (ler), merak ögeleri ile dile bağlı inceliklerin katkısıyla oluşturulan bir özel anlatmacılıktır.
SADIK KEMAL TURAL: Kavramlar, bir halkın bilgi dünyasının ve bilincinin yansımalarını gösteren anlamlı kelimelerdir. Kavramlarımızda arınma ve kendine dönmeye ihtiyaç olduğu açıktır: Medrese zihniyetli, enderun kafalı aydınlar; beş yüzyıl Arapça ve Farsçanın, on dokuzuncu yüzyılda Fransızcanın, seksen yıldır da İngilizcenin zekâmızı ve kültürümüzü sömürmesine aracılık etmişlerdir.
Türk kökenli halkların ‘beri’dekiler ve ‘öte’dekiler konusundaki duygu, düşünce ve hayallerine ilişkin zekâ ışıklarının dile yansımaları zengin bir dünyadır. Nazım veya nesir olan bu yansımalar, öncelikle edebiyat bilimciler, sonra da diğer alanların araştırmacıları tarafından incelenip değerlendirilmektedir. Türk felsefesine ilişkin kavram bilgisinin yansıma alanlarından olan atalar sözü, deyimler ve Türkçe yakarış (dua)lar yanında, bir önemli kaynak da bilmecelerdir.
Altay’da kendisi bir kam olan Nadya Hanım’a şehri saran dağlarla ilgili bir soru sormuştum: “Kim bilsin, ben bilmem; tabıskak değil, ama ben bilmem.” deyince bu kez de tabıskak’ı sordum. Cevabından Türkiye Türkçesinde bilmece, Azerbaycan Türkçesinde tapmaca kelimesi ile karşılanan nükteli sınav olduğunu anladım, not ettim.
Bilgilendirme süreçlerinden bir kısmı, zekâ adlı toplama, saklama ve işleme sokma merkezi aracılığıyla, insandaki enerjinin oluşturulmasını ve kullanılmasını sağlamaktadır. Zekânın edebiyat kazanımlarla zenginleştirilip yeri geldiğinde ortaya çıkan enerjiye dönüştürülmesi, kültürleme süreçlerinin sonucudur. Zekânın çeşitli bölümleri farklı yol ve yöntemlerle edinilen bilgileri sınıflandırarak saklamakta yeri geldiğinde ortaya çıkarmaktadır.