Şiir Sanatının İmkânlarıyla Annelik Duygusu - 9

Diğer yandan İslâmiyet’e giren Türk soylu halklarda bu inanç ve uygulamalar Hz. Fatma ile bağlı olarak yaşaya gelmiştir. [1]   [1] Hz. Fatıma’nın ellerinin, nefesinin, duasının şifa verici, bereket kazandırıcı olduğuna inanmak Türk soylu halklarla mı sınırlı, bunu bilemiyorum; ancak hem Türkiyede hem Türk soylu halklar yurdunda bizzat şahidi olduğum bir uygulamaya (ritüel demeye dilim varmıyor) işâret etmeliyim: Hasta, şifacı, el almış, ocaktan olduğu bilinen orta yaşlı bir kadının önüne sırtı dönük oturur. Başta üç kere, “Benim elim değil, Fatıma anamızın eli, sayrılık gitsin, albızlar, alkızlar gitsin biiznillah, inşallah… Fatıma anamızın yüzü suyu hürmetine, duası hemen kabûl olan ulu kişiler yüzü suyu hürmetine, elim benim değil Fatıma Anamızın eli, şifâ Allah’tan…” diye üç kere deyip sonra Kur’an’dan, İsrâ suresinin, anlamı, “Biz inananlar için öyle bir Kur’ân indirmekteyiz ki, o büyük bir şifâdır ve yüce bir rahmettir” olan 82. âyetinin Arapçası ile Şuarâ Suresi’nin 80 ve Nahl Suresi’nin 69. âyetini -ki bunlar toplam 23 kelimedir, Fâtihâ kadardır- okuyorlar; ardından üç kere yine “Benim elim değil, Fatıma Anamızın eli…” duasını takrarlayıp bu esnâda da hastanın başını yüzünü omuzlarını sırtını sığıyorlar. Türkçedeki sığamak fiili oldukça zengin anlamlı ve işlevlidir…  

Şiir Sanatının İmkânlarıyla Annelik Duygusu - 8

Analar şiirinde, Bâkiler’in çektiği fotoğraflara yansıdığı kadarıyla ‘anne’lerin altı ayrı görüntüsü vardır: Garibin annesi, fakirin annesi, şâirin annesi, şâirin kayınvalidesi ve şâirin çocuklarının annesi.

Şiir Sanatının İmkânlarıyla Annelik Duygusu - 7

Kur’ân’ın hikmetlerinden birkaç örnek verelim:

Şiir Sanatının İmkânlarıyla Annelik Duygusu - 6

Bir insanı hayata getirip ( doğurup ) veyâ o ölçüde sâhiplenip, bebek, çocuk ve ergeni yukarıda sıraladığımız korkulardan kurtarabilecek, onun en yetersiz, güçsüz ve beceriksiz zamanlarında ihtiyaçlarını karşılamayı üstlenecek insan, annedir… Gerçekten duru ve temiz sevgi, karşılıksız şefkat, beklentisiz himâye (arka çıkma, dayanak olma, sâhip çıkma) ve çâresizliğin sınırlarını zorlayan bir fedâkârlık, analık duygusunun hikmetleridir.

Şiir Sanatının İmkânlarıyla Annelik Duygusu - 5

Yavuz Bülent Bâkiler’in bu şiirinin oluşturucu kavramı ana , tema sayılacak çerçevesi ise analık duygusu ’dur. Annelik duygusuna bağlı psikososyolojik değer ve davranışların, şiirin bütün hücrelerine yansıdığı görülüyor.

Şiir Sanatının İmkânlarıyla Annelik Duygusu - 4

ANALAR şiirinde, ilk iki dört mısralık parçada 6+5 düzenine -iki mısra hâriç- uyulmuştur. Bilindiği gibi gelenekli Türk şiirindeki vezinler, atın koşma ritimlerine benzetilerek oluşturulan tercihler topluluğudur. Atların koşmasına bağlı ritimler olarak kurallı yapılara dönüşen 3+3; 4+3; 4+4; 4+4+3, 6+5 vezinleri çok yaygın olarak kullanılmıştır.7+7 de, şehirleşmeye bağlı olarak yaygınlaşmıştır. Bâkiler, gerek 6+5, gerekse 4+4+3 ölçülerini düzenli kullandığı gibi, 7+5, 7+8 ve 8+8 gibi genişlemiş, gelenekten çok şâirin tasarrufunun oluşturduğu mısraları da tercih edebilmektedir.

Şiir Sanatının İmkânlarıyla Annelik Duygusu - 3

Şekil Şekil , bir varlığın görme ve dokunma duyularımıza gönderdiği uyarımlara bağlı olarak verilen hükümlerdir. Her varlık mutlaka bir şekil (dış yapı, biçim) taşıyarak zihnimizdeki yerini alır. Kelimeler hem anlamca etkili hem de âhenk uyandıracak dikkatlilikle kullanılarak, mısra denilen yapıyı; mısralar da kümelendirilerek, ya bağımsız ya yarı bağımlı bütünlükleri oluşturur.

Şiir Sanatının İmkânlarıyla Annelik Duygusu - 2

Şiirin, Yapısı ve Çarpıcılığı Farklıdır Her nazım şiir değil, her şiir nazım değil… Şiir, malzemesi dil, hedefi ise okuyanı dinleyeni heyecânlandırıp, o metinle bütünleştirici bir etki uyandırmak olan yüksek iletişimli bir bütünlüktür.

Şiir Sanatının İmkânlarıyla Annelik Duygusu - 1

A N A L A R… Garibin anası pencerelerden                                                                                 Yanık türkülerle yollara bakar.                                                               İncecik yüzünde her akşamüstü                                                                   Çizgi çizgi, nokta nokta bir efkâr

Millî Bilinç ve Şiir Üzerine- 8

Bu iklimi oluşturan valimizden, öğretim elemanlarından ve memurlardan, buraya koşan yüce gönüllü şairlere kadar her ruha, binlerce selâm olsun.

Millî Bilinç ve Şiir Üzerine- 7

Dua ve dilekten, küfre; sevgiden nefrete, özlemden, kaçışa, günlük anlaşmadan bilime, sokak argosuna kadar bütün ifade kalıplarına damla damla sızan, bu damlalarla kültürümüzü zenginleştiren bir Türkçe var.

Millî Bilinç ve Şiir Üzerine- 6

Bir zevk karmaşasının göze, kulağa, dile, damağa, kokuya ve cilde dayalı uyarım kirlenmesiyle iç içeyiz. Duygularımız ve düşüncelerimiz de zevklerimiz de kirlenmekten kurtulamıyor. Televizyon kanalları, bu kirlenmeyi hem karşı çıkılmaz gibi gösterdi hem de besleyip çoğalttı. Müzik parçalarının güftesine, söz kısmına bakmamız yeterli… Bestede, güftede, icrâ sırasında bile insanın bayağı duygularını ve bayağılaşmasını, utanmadan söyleyebilen, kalbinin kapılarını değil, bedenini açan bir çirkinleşme, şiirsizleşme.

Millî Bilinç ve Şiir Üzerine- 5

Şiirin oluştuğu rahme düşen ilk uyarım, ilk öge, duygudur. Duygu nedir? Kalbi saran  incecik damarları büzüp büzüp bırakan, kalp atışlarını değiştirip beynimizdeki salgı merkezlerinin her türlüsünü harekete geçiren hâlin adına duygu denir. Şiir denilen varlığa dönüşecek olan cenin’i oluşturan, duygu… İnsanı bir örsün altında bir çekiçle döve döve biçimlendiren hâlin adına duygu denir: Sevgi, şefkat, merhamet, tutku, nefret, özlem vs. bunlar duygu…

Millî Bilinç ve Şiir Üzerine- 4

Şair, bir dilin imkânlar ülkesini adım adım dolaşmış, şiir denilen bilgi ülkesinde yaşayıp kendisinin ifade edilmesini gerekli saydığı bir dertle yanmış, kendisini başkalarının, bizim adımıza yakmış insana şair denir.

Millî Bilinç ve Şiir Üzerine- 3

Sevmek, yaradılanı Yaratan’dan dolayı sevmek… Bir varlığı, duygularının merkezine yerleştirmek anlamını taşıyan sevmek, sevilen ile seven arasındaki mutlak hesapsızlıktır… Vali, bir beldenin, yerleşim yerinin insanlarını, bir menfaat beklemeksizin seven, onların beklentilerine cevap vermeye çalışan en yüksek idareci... Esas aldığı değer, sevmek ve sevilmek; bunlara dayanarak hizmet etmek...

Millî Bilinç ve Şiir Üzerine- 2

Emperyalist devletler, her türlü hukuksuzluğu makul ve meşru gösterecek propaganda gücüne sahiptir. Şimdi birinci soruyu tekrar soralım: Başkalarını kendi arzu ve istekleri doğrultusunda değiştirmeye, biçimlendirmeye çalışan; Türklüğü yok sayan ve yok etmeye kararlı olan emperyalist devletlere karşı 1919-1922 yılları arasında savaş açan ve sonucunda zafer kazanan lider kimdir, bunu nasıl başarmıştır?

Millî Bilinç ve Şiir Üzerine

Gaziantep Üniversitesinin salonlarında, atanmış yöneticiler ile seçilmiş yöneticilerin, bilginlerle sanatçıların buluşması sağlanıyor. Vali Bey'in önderliğinde oluşan bu sonuç gurur ve övünç vericidir. Lütfullah Bilgin Bey’in 'in açış konuşmasında belirttiği üzere, Türkiye ekonomisindeki yeri, her geçen gün büyüyen bu sanayi şehrinin aynı zamanda kültür şehri de olması gerekir.

Prof. Dr. Sadık K. Tural’a Tarihten Destana Akan Duyarlılık Kitabına İlişkin Sorular - 6

Prof. Dr. SADIK KEMAL TURAL 1946 yılında Kırıkkale’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini aynı şehirde tamamlayıp fark derslerinin imtihanını vererek İlk öğretmen okulu diploması aldı. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu.   Meslek hayatına Kırıkkale’de Ortaokul Türkçe öğretmeni olarak başladı. 1972’de, Hacettepe Üniversitesi’nde Türkçe dersleri öğretim görevlisi, 1973’de asistan, 1978’de Edebiyat Doktoru, 1982’de Yardımcı Doçent’, 1983’de Doçent, 1988’de Profesör oldu.

Prof. Dr. Sadık K. Tural’a Tarihten Destana Akan Duyarlılık Kitabına İlişkin Sorular - 5

S K TURAL:   İslâm kavramı, şüphelerden, ayrışmalara yatkınlıktan kurtularak Allah’a teslim olmuşluk demek değil mi? Hem Kur’ân’da yer alan, hem hadislerde bulunan hükümler, ayrışmayı, yasaklamıyor mu? Tefrika kelimesi ayırma, bölme, ayrışma, parçalama anlamlarınagelir. Allah’ın Cebrâil aracılığı ile nebi ve resûllere bildirdiği mutlak hükümler konusunda farklı düşünmekten veya yorumlamaktan doğan ayrılmalara, ayrışmalara tefrika denir.

Prof. Dr. Sadık K. Tural’a Tarihten Destana Akan Duyarlılık Kitabına İlişkin Sorular - 4

S.K. TURAL: İnsanları doğruya, güzele, iyiye, faydalıya, şerefliye ve ahlâkîye çağırma ve bunda etkili ve başarılı olma çok zordur. Günümüzde bir doğrunun bilinmesini ilke sayan bir iletişim ağı da öyle bir ağda söyledikleri geniş yankı bulan bir model şahsiyet de yok.